Kısa Bir Hikaye
Bu hikaye Northwesten Üniversitesi iş idaresi master öğrencileri ile zaman yönetimi dersi profesörü arasında geçer:
Profesör sınıfa girip karşısında duran, dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra “Bugün zaman yönetimi ile ilgili bir deney yapacağız” dedi.Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı.
Arkasından kürsünün altından yumruk büyüklüğünde taşlar aldı ve onları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı.Kavanozun daha başka taş alamayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve “kavanoz doldu mu?” diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan “doldu” diye cevapladılar.Profesör “öyle mi?” dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü.Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı.
Öğrencilerine dönerek bir kez daha “Bu kavanoz dolu mu?” diye sordu.Bir öğrenci “Dolmadı herhalde” diye cevap verdi. “Doğru” dedi profesör. Sonra gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş kum taneleri taşlarla mıcırların arası nüfuz edene kadar döktü. Gene öğrencilerine döndü ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu. Tüm sınıf bir ağızdan “ Hayır!” diye bağırdılar.
“ Güzel” dedi profesör, kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek “Bu deneyin amacı neydi?” diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen “Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır” dedi. “Hayır” dedi profesör, “Bu deneyin esas anlatmak istediği eğer büyük taşları baştan yerleştiremezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine kayamazsın gerçeğidir.”
Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti. Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki de hepsi. Bu aksam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir karar verin.
Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha koyamayacaksınız, bu da hiç bir zaman gerçek kişi olmayacağınızı gösterir...
Sevgiyle kalın...
Anne babalara yönelik çocuk ve ergenlerle doğru iletişim yolları, faydalı bilgi ve öneriler içeren bir blog
kişisel gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kişisel gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9 Nisan 2013 Salı
SÖYLE GİTSİN
Bir gece okuduğum ebeveynlik üzerine yazılmış yüzlerce kitaptan birini daha okuduktan sonra kendimi biraz suçlu hissettim, çünkü kitap benim kullanmayı aklıma bile getirmediğim birtakım stratejilerden söz ediyordu. Temel strateji çocuğunuzla konuşmanız ve ona iki kelimeden oluşan sihirli kelimeyi söylemenizdi:”Seni seviyorum.” Kitapta, çocukların koşulsuz şartsız sizin onları sevdiğinizden emin olmak istedikleri vurgulanıyordu.
Yukarı kata oğlumun yatak odasına çıktım, kapısını çaldım. İçerden müzik sesi geliyordu. Kapıyı açtım. Oğlum oturmuş müzik dinliyordu. İlgisini çekebilmek için epeyce bir gayret sarf ettikten sonra “ Oğlum, bir saniyen var mı?” diye sordum.
“ Evet baba, sana bir saniye ayırabilirim” yanıtını verdi. Oturduk, on beş dakika kadar konuştuktan sonra yüzüne baktım ve ona “ Müzikle ilgilenmen çok hoşuma gidiyor.” dedim.
“ Sağol baba, teşekkür ederim.” diye yanıt verdi.
“Sonra görüşürüz” dedim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken söylemem gereken şeyi söylemediğim hissine kapıldım. Geri dönüp o iki sihirli kelimeyi söylemem gerektiğini düşündüm.
Merdivenleri gerisin geri çıktım. Kapıyı çaldım ve açtım. “ Biraz daha konuşabilir miyiz oğlum?”
“ Tabi ki baba. Konuşalım.”
“ Oğlum buraya sana bir şey söylemeye gelmiştim, ama araya başka laflar karıştı. Sana esas söylemek istediğim şey başkaydı. Hatırlıyor musun araba kullanmayı öğrenmeye başladığında başıma bir sürü sorun açmıştın. Bütün kavgalarımızdan sonra iki kelime yazmış ve yastığının altına koymuştum. Bir baba olarak üstüme düşeni yapmış olmanın ve sevgimi ifade etmenin rahatlığını duymuştum. “ Oğlumun yüzüne baktım ve “Seni sevdiğimizi bilmeni istiyorum.” dedim.
Başını kaldırdı yüzüme baktı, “ Teşekkürler baba . Sen ve annem mi?” diye sordu.
“ Evet, sanırım ikimizde bunu yeteri kadar ifade etmiyoruz.” dedim.
“Teşekkürler. Böyle olduğunu biliyorum . “ dedi.
Döndüm ve odadan çıktım. Aşağıya inerken düşünmeye başladım. “İnanamıyorum. İki kere odasına gittim. Söylemem gereken cümle yerine başka şeyler söyleyip çıktım.”
O anda tekrar geri dönüp odasına gitmeye ve oğluma hissettiklerimi söylemeye karar verdim. Bunu benim ağzımdan duyması lazımdı. İki metre boyunda kocaman bir çocuk olması beni ilgilendirmiyordu. Geri döndüm, kapıyı çaldım. “ Evet baba, girebilirsin” diye seslendi.
“ Ben olduğumu nereden anladın?”
“ Ben seni babam olduğun günden beri tanıyorum babacığım. İçeri gir. Sanırım bana söylemek istediğin şeyi söyleyemedin. “
“ Oğlum, sen benim için çok değerlisin. Seni seviyorum. Bu iki kelimeyi neden daha sık söylemediğimi de bilmiyorum.”
Gözleri aydınlandı.” Baba beni sevdiğini biliyorum. Ama bunu senden duymak çok güzel. Kendimi ne kadar iyi hissettiğimi tahmin edemezsin. Ben de seni seviyorum.”
Kalkıp yürüdüm. Arkamdan seslendi, dönüp baktım.
“ Bir seminere falan mı katıldın baba?”
Bütün 18’indekiler gibi numarayı anlamıştı. “ Hayır. Sadece bir kitap okudum.”
“ Bence çok iyi yapmışsın. Teşekkürler .”
Sanırım o gece sevgi uğruna risk almanın ve paylaşmanın değerini bir kez daha anladım...
Bu güne kadar çocuklarına bir kez bile “ seni seviyorum “ dememiş olanlar...
Bu yazı size tuhaf mı geldi? Komik mi? Hiç yapamayacağınız bir şey mi?
Çocuklarınıza “ seni seviyorum “ deyin. Onların hayatlarında neleri onardığınızı tahmin bile edemezsiniz. Söyleyin.. Ne kaybedersiniz ?
“ Sevgiyle kalın...”
Bir gece okuduğum ebeveynlik üzerine yazılmış yüzlerce kitaptan birini daha okuduktan sonra kendimi biraz suçlu hissettim, çünkü kitap benim kullanmayı aklıma bile getirmediğim birtakım stratejilerden söz ediyordu. Temel strateji çocuğunuzla konuşmanız ve ona iki kelimeden oluşan sihirli kelimeyi söylemenizdi:”Seni seviyorum.” Kitapta, çocukların koşulsuz şartsız sizin onları sevdiğinizden emin olmak istedikleri vurgulanıyordu.
Yukarı kata oğlumun yatak odasına çıktım, kapısını çaldım. İçerden müzik sesi geliyordu. Kapıyı açtım. Oğlum oturmuş müzik dinliyordu. İlgisini çekebilmek için epeyce bir gayret sarf ettikten sonra “ Oğlum, bir saniyen var mı?” diye sordum.
“ Evet baba, sana bir saniye ayırabilirim” yanıtını verdi. Oturduk, on beş dakika kadar konuştuktan sonra yüzüne baktım ve ona “ Müzikle ilgilenmen çok hoşuma gidiyor.” dedim.
“ Sağol baba, teşekkür ederim.” diye yanıt verdi.
“Sonra görüşürüz” dedim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken söylemem gereken şeyi söylemediğim hissine kapıldım. Geri dönüp o iki sihirli kelimeyi söylemem gerektiğini düşündüm.
Merdivenleri gerisin geri çıktım. Kapıyı çaldım ve açtım. “ Biraz daha konuşabilir miyiz oğlum?”
“ Tabi ki baba. Konuşalım.”
“ Oğlum buraya sana bir şey söylemeye gelmiştim, ama araya başka laflar karıştı. Sana esas söylemek istediğim şey başkaydı. Hatırlıyor musun araba kullanmayı öğrenmeye başladığında başıma bir sürü sorun açmıştın. Bütün kavgalarımızdan sonra iki kelime yazmış ve yastığının altına koymuştum. Bir baba olarak üstüme düşeni yapmış olmanın ve sevgimi ifade etmenin rahatlığını duymuştum. “ Oğlumun yüzüne baktım ve “Seni sevdiğimizi bilmeni istiyorum.” dedim.
Başını kaldırdı yüzüme baktı, “ Teşekkürler baba . Sen ve annem mi?” diye sordu.
“ Evet, sanırım ikimizde bunu yeteri kadar ifade etmiyoruz.” dedim.
“Teşekkürler. Böyle olduğunu biliyorum . “ dedi.
Döndüm ve odadan çıktım. Aşağıya inerken düşünmeye başladım. “İnanamıyorum. İki kere odasına gittim. Söylemem gereken cümle yerine başka şeyler söyleyip çıktım.”
O anda tekrar geri dönüp odasına gitmeye ve oğluma hissettiklerimi söylemeye karar verdim. Bunu benim ağzımdan duyması lazımdı. İki metre boyunda kocaman bir çocuk olması beni ilgilendirmiyordu. Geri döndüm, kapıyı çaldım. “ Evet baba, girebilirsin” diye seslendi.
“ Ben olduğumu nereden anladın?”
“ Ben seni babam olduğun günden beri tanıyorum babacığım. İçeri gir. Sanırım bana söylemek istediğin şeyi söyleyemedin. “
“ Oğlum, sen benim için çok değerlisin. Seni seviyorum. Bu iki kelimeyi neden daha sık söylemediğimi de bilmiyorum.”
Gözleri aydınlandı.” Baba beni sevdiğini biliyorum. Ama bunu senden duymak çok güzel. Kendimi ne kadar iyi hissettiğimi tahmin edemezsin. Ben de seni seviyorum.”
Kalkıp yürüdüm. Arkamdan seslendi, dönüp baktım.
“ Bir seminere falan mı katıldın baba?”
Bütün 18’indekiler gibi numarayı anlamıştı. “ Hayır. Sadece bir kitap okudum.”
“ Bence çok iyi yapmışsın. Teşekkürler .”
Sanırım o gece sevgi uğruna risk almanın ve paylaşmanın değerini bir kez daha anladım...
Bu güne kadar çocuklarına bir kez bile “ seni seviyorum “ dememiş olanlar...
Bu yazı size tuhaf mı geldi? Komik mi? Hiç yapamayacağınız bir şey mi?
Çocuklarınıza “ seni seviyorum “ deyin. Onların hayatlarında neleri onardığınızı tahmin bile edemezsiniz. Söyleyin.. Ne kaybedersiniz ?
“ Sevgiyle kalın...”
26 Mart 2013 Salı
EN İYİSİ OLMAK
Her şeyin en iyisini olmaya çalışın.
Tepenin üzerinde bir çam olamazsanız,
Vadide bir çalı olunuz.
Fakat!
Dere kenarında en güzel ufacık bir çalı;
ağaç olamazsanız bir çalı olunuz.
Çalı olamazsanız ,bir demet ot olunuz
ve yolları süsleyiniz.
Selvi olamazsanız , bir saz olunuz,
Lakin göl kenarının en güzel sazı.
Yol olamazsan bir patika ol.
Güneş olamazsan bir yıldız ol.
Başarınız yada başarısızlığınız ,
işin büyüklüğüne göre değildir.
Yaptığın işte en iyisi olmaya çalış.
Hepimiz kaptan olamayız .
Tayfaya da ihtiyacımız var.
Bu dünyada hepimize düşen iş bulunur,
İşin büyüğü olur, küçüğü olur.
ve yapabildiğinizin en iyisini yapmaktır... Douglas Malloc
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Çocuklarda soyut düşünme, felsefik yaklaşımlar gösterme 12 yaşından önce mümkün olmuyor . Piaget nin “soyut işlemler dönemi” olarak adlandır...
-
İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lif...
-
Merhaba sevgili anne babalar. Bugünkü konumuz ev ödevleri ... Ev ödevi , çocuğun okul saatleri dışında evinde yapması için öğretmenleri tar...
Bu Blogda Ara |