Merhaba sevgili anne babalar. Bugünkü konumuz ev ödevleri ... Ev ödevi , çocuğun okul saatleri dışında evinde yapması için öğretmenleri tarafından verilen görevlerdir. Bazı eğitimciler ev ödevi vermez ve bunu bir avantaj olarak gösterirken, bazı eğitimciler de ev ödevini abartılı bir şekilde verebiliyorlar . Ev ödevi, dozunda ve çocukların yaşına uygun bir şekilde verilirse, gerekli ve faydalıdır. Öncelikle çocukların hangi yaşlarda ödevlere ne kadar zaman ayırmaları gerektiği üzerinde duralım . Çocuğunuz 1. ya da 2. sınıftaysa , zorunlu ev ödevi için ayırması gereken zaman yarım saatten daha fazla olmamalıdır. 3. ve 4. sınıflarda ise bu süre 1 saate kadar uzar. Ortaokul ve liseye gelindiğinde ise çocuğun ev ödevleri için ayırması gereken süre 1,5 -2 saat civarında olabilir. Tabi ki bu sürelere ders tekrarları ve büyük sınıflardaki soru çözümleri dahil değil. Zorunlu ödevler için ayrılması normal olan sürelerden bahsediyoruz. Eğer eğitimci, çocuğun yaşına uygun ödev vermiyorsa, sadece 1. sınıf olan bir çocuk için 1,5 -2 saatini alacak kadar yoğun bir ödev söz konusuysa, o çocuğun ev ödevini severek yapması çok zor olur. Oysa ki ev ödevini sevmesi ve isteyerek yapması ona çok şey katacaktır. Öncelikle sorumluluk bilincinin gelişmesine katkısı olacak, öğrendiklerinin kalıcılığını da arttıracaktır. Eğer eğitimci ev ödevinin süresini ve içeriğini makul tutmuyorsa sizin tek başınıza çaba göstermeniz yeterli olmayacaktır. Ev ödevi konusunda aile ve eğitimci işbirliği içinde olmalı, çocuğun ödev yapma alışkanlığı ve ödev süresini nasıl değerlendirdiğiyle ilgili fikir alışverişinde bulunmalıdır. Çocuğunuz okuldan geldiğinde hemen ödevinin başına oturmak istemeyebilir. Bu konuda ısrarcı olmamak lazım . Bazı çocuklar biraz dinlendikten ya da oyun oynadıktan sonra ödev yapmak için daha hazır hale gelirler. Ancak planlı olunması ve ev ödevinin hemen hemen her gün aynı saatlerde yapılması iyi olur . Bu planı sizin değil , çocuğunuzun yapmasını sağlayın . Birlikte konuşun ve önerdiği uygun zaman dilimi üzerinde anlaşın. Ebeveynin çocuğun ödevlerine yardım etmesi gerekebilir ancak bu hiçbir zaman çocuğun ödevini anne ve babanın yapması şekline dönüşmemelidir. Tam bu noktada şunu belirtmekte fayda var , çocuğunuzun ödevini beğenmiyor olabilirsiniz, ancak lütfen eleştirmeyin ve sakın ola ödevini yeni baştan yaptırmayın . Bu çocuğu ödevden soğutacaktır. Ödevde ebeveyn kontrolü önemlidir . Bu kontrol , çocuğunuzun ihtiyacına göre ödev süresi boyunca belirli aralıklarla ya da sadece ödevin bitiminde olabilir. Size göre ödevde düzeltilmesi gereken yerler varsa çocuğunuza bu konuda yardımcı olup uyarabilirsiniz. Kendisi düzeltmek isterse düzeltecektir . Ödev kontrolü çocuğun ihtiyaç duyduğu motivasyon ve takdir açısından da önemlidir. Ödevini yapan çocuğunuzu takdir etmeyi ve tebrik etmeyi unutmayın. Ödevin kontrolü konusunda öğretmenin de aynı hassasiyeti ve özeni göstermesi şarttır. Çocuk yerine getirdiği sorumluluğunun gözden geçirilmesini ve takdir edilmeyi bekleyecektir. Çocuğun ev ödevini yapması için uygun ortam ve malzemelerin sağlanması sorumluluğu da yine aileye aittir . Çocuğun masasında ödevi için gerekli araç gereçleri eksiksiz olmalıdır . Çocuğunuz henüz çok küçükse , ilkokula yeni başlamışsa , ödevine yardım için yanında oturabilirsiniz ancak bu süreyi gitgide azaltmaya bakın . Kısa bir süre sonra ödevini sadece kontrol etmeyi başarabilmeniz ödev sorumluluğu bilincinin gelişmesi için önemlidir .
Anne babalara yönelik çocuk ve ergenlerle doğru iletişim yolları, faydalı bilgi ve öneriler içeren bir blog
öğretmen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öğretmen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Kasım 2018 Çarşamba
4 Ekim 2018 Perşembe
ÇOCUKLARDA MERAK, SOYUT KAVRAMLAR , ÖLÜM VE TANRI
Çocuklarda soyut düşünme, felsefik yaklaşımlar gösterme 12 yaşından önce mümkün olmuyor . Piaget nin “soyut işlemler dönemi” olarak adlandırdığı 12 yaşından sonraki dönemde çocuk soyut kavramları anlayıp onlardan anlamlar çıkarmaya başlıyorlar. Ancak sıkıntı şurada ki , soyut kavramlarla ilgili soruları bu dönemden çok daha önce 4-5 yaşlarında başlıyor. Çocuklara göre Tanrı ,gökyüzünde oturan uzun, beyaz sakallı masalsı bir dededir. Küçük yaştaki çocuklara dini eğitim vermek adına cezalardan, kurallardan bahsetmek onun hayallerindeki pozitif algıyı olumsuz olarak etkileyebilir. Aslına bakarsanız her ailenin dini yaşayışı farklı olduğu için çocuğun Allah'ı algılaması da farklı olur. Ülkemizde genellikle büyük anne ve büyük babaların dini şekil olarak yaşayışları yoğun olduğu için , nine ve dedelerin çocukta dini kavramların oluşmasında rolleri büyüktür. Ailenin dini inanışı ve yaşayışı nasıl olursa olsun, baskı yaratıcı ve korkutucu bir dini eğitim ve ortam çocuklar için kesinlikle önerilmez.Dini eğitim için , soyut düşünceler evresini beklememiz gerekir.Çocuğun merakını ve sorularını ise,onun zihnindeki imajı olumsuz etkilemeyecek basitlikte ve açıklıkta yanıtlamak doğru olacaktır.Çocuk küçük yaşta Allah'ı gökyüzünde oturan bir dede olarak düşünüyorsa,bırakın öyle düşünmeye devam etsin. Bir süreliğine... Evet sevgili anne babalar her ne kadar can sıkıcı olsa da anne babaları terleten bir diğer konu da çocukların ölümle ilgili sorularıdır.Hele ki çevrelerinde ya da yakınlarında ölüm olayını yaşayan çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği önemli bir sorudur. Ailede bir ölüm olayı yaşandığında ,anne ve baba çocuğun yaşına uygun bir şekilde cevap vermelidir . Ölümü aşırı dramatize ederek yaşamak çok doğru olmayacaktır. Eğer istiyorsa çocuk cenaze törenine katılabilir. Çocuklar her yaşta ölümü farklı anlarlar.Çocuğun ergenlik çağına kadar ölümü bir erişkin gibi kavramasını beklememek gerekir. 2 yaşından önce çocuk ölümün ne demek olduğunu anlayamaz.5 yaşından küçük çocuklar da ölen kişinin bir daha geri dönmeyeceğini anlayabilir ancak yaşamsal işlevlerin durduğunu kavrayamazlar. Bunu ancak zamanla kavrayabilirler. Çocuğa ölen kişinin öldüğü yani gerçek söylenmelidir. Ölmek ne demek diye soruyorsa ölüm artık nefes alamamak hareket edememektir . Onu ben de çok özleyeceğim ama artık onu göremeyiz çünkü o öldü. diye açıklama yapılabilir. Çoğu çocuk ölüm haberini ilk duyduğunda ağlamaz.Hatta uzunca bir süre hiçbir şey olmamış gibi davranabilir. Bu son derece doğaldır. Güçlü duygular çok sonradan, örneğin bir film izlerken ortaya çıkabilir. Çocuk bir anda hıçkırıklara boğularak bastırdığı duygularını çıkarabilir. İçe kapanık, hassas çocuklar ölümden daha çok etkilenirler. Ölen kişi hakkında çocukla konuşup güzel günleri anabilirsiniz.Ancak bu konuşmalar çok dramatik olmamalıdır . Bu şekilde onu geri getiremeyiz ama hep hatırlayabiliriz mesajı verilmelidir. Yetişkinler çocuklara ölümle ilgili doğrudan bilgi vermeye çekinirler. Gerçeği kabullenemeyeceğini sanırlar,oysa ki onlara gerçeği anlatmak gerekir. Bu açıklamayı ebeveynin birlikte yapması doğru olur. İlkokul çağından itibaren çocuk istiyorsa sevdiklerinin mezarını ziyaret etmesi sağlanabilir. Ölüm olayından hemen sonra çocuğun ortamdan uzaklaştırılmaya çalışılması doğru değildir. Çocuk uzağa gönderilmektense evde yas tutan yakınlarıyla birlikte olmalıdır . Anne ve baba derinden bir yas içindeyse çocukla ilgilenmesi için akraba ya da arkadaşlardan yardım istenebilir ama kendi evinde olsun. Bir daha ki sefere görüşmek üzere uzun ve sağlıklı yaşamlar dilerim .
OKULA UYUM
Yaşamın içinde deneyimlediğimiz her yenilik hepimiz için heyecan vericidir ama bir de çocuksanız ve hayatta pek çok şeyi yeni öğreniyorsanız, yeni bir ortama alışmak sizin için çok daha kaygı verici olabilir. Yapılan istatiksel çalışmalara göre ülke izde okula yeni başlayan her 5 çocuğun birinde okula uyum sorunu yaşamaktadır . Çocuk okulun ilk günlerinde huzursuz oluyorsa , okula gitmek istemeyip bu konuda inat ediyorsa , okula karşı isteksizse,ağlıyorsa ve size yapışıyorsa okula uyum problemi yaşıyor demektir. Bunu yaşamasının sebebi ise “kaygı”dır. Her çocukta bu durumun görülmemesi her çocuğun ve ailenin yapısının farklı olmasından kaynaklanır. Kaygı düzeyi yüksek çocuklar bu sorunu daha çok yaşarlar. Hele ki anne ve baba koruyucu ise , çocuğun güven duygusunu sarsmamak adına abartılı bir şekilde her durumda çocuğun arkasında ve yanında yer almış ise , çocukcağız kendini yabancı bir ortamda tamamen güvensiz hissedebilir. Çocuğunuz bunu yaşıyorsa elbette ki üzülürsünüz , bunun neden sizin başınıza geldiğini sorgularsınız. Ama bu bir eksiklik, farklılık ya da anormallik değildir. Her çocuğun bunu yaşama olasılığı vardır. Bir de okulun ilk günlerinde sorun yaşamayıp , bir kaç gün sonda uyum problemi yaşamaya başlayan çocuklar vardır. Bu sıkça görülen bir durumdur. Genellikle sessiz yapıda hassas ve kırılgan çocuklar okulda geçen sürede , ailelerinden ayrı kalarak yaşadıkları özlem ve kayıpla baş etmekte zorlanabilirler. Dışa dönük, rahat bir kişilik yapısına sahip çocuklar ise hiç problem yaşamadan okula alışabilirler . Çocuğunuz okula başladı ve ağlıyor , alışmakta zorluk çekiyorsa sizin tavırlarınız çok daha önem kazanacaktır.Çocuğu ikna etmeye ve sınıfa sokmaya çalışan öğretmenlere çalışmaları için rahat bir ortam sağlamasınız. Yıllarca okullarda psikolojik danışman olarak çalışmış bir rehber öğretmen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki , ailelerin tavrı uyum sürecinin uzun ya da kısa olmasında kesin belirleyicidir. Anne babanın okul ortamında bulunması alışmasını kolaylaştırmaz, aksine zorlaştırır. Çocuğun yanında öğretmen ve rehber öğretmene çocukla nasıl konuşulması gerektiğini anlatan, çocuğun yanından ayrılmamakta ısrar eden , ısrarla çocuğun ağlamayı bırakıp kendisine bay bay diyerek uğurlamasını bekleyen anne babalar olduğu zaman eğitimcinin çocuğu sınıf ortamına adapte etme çalışmaları sonuçsuz kalacaktır. Bunun için öncelikle siz öğretmenlere güvenin ki , onlar da güvenmeyi öğrenebilsinler. Ayrıca sizin öğretmenlere olan bakış açınızın çocuğun güm okul hayatı boyunca okul ve öğretmenine karşı olan bakış açısını etkileyeceğini de unutmamanız gerekir. Bu nedenle siz kararlı olun, sakin ve net cümlelerle okulda bulunması gerektiğini söyleyin. Çocuk yaşadığı kaygıdan dolayı psikosomatik birtakım rahatsızlıklar yaşayabilir. Karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi.. .emin olun ki bu rahatsızlıkları gerçektir. Onu anlayışla karşılayın ancak rahatsızlığı çok ciddi boyutlarda değilse , sakın ola evde kalmasına müsaade etmeyin . O zaman uyum sürecini yarı yarıya uzatmış olursunuz. Her devamsızlık sonrası henüz uyum sürecinde olan çocuk için sil baştan başlamak demektir. Uyum sürecinde her sabah sizin için ve çocuğunuz için bir işkence haline dönüşebilir. Yine yapmanız gereken sabır ve hoşgörüyle bir an önce hazırlanıp evden çıkmanızdır . Çocuğa kendini nasıl hissettiğini sorup ,okulda ne gibi sorunlar yaşadığını irdelemeye çalışırsanız işin içinden çıkamazsınız. Şikayetlerini sıralamak için ortam bulan ve evde kalma şansı yakaladığını düşünen çocuk asla ikna olmayacaktır. Eğer ki çocuğun okulda yaşadığı belirgin bir problemi fark ettiyseniz bunu öğretmenine söyleyin ki, öğretmen bu bilgi ışığında çocukla ilgilenebilsin . İlk günlerde yaşanan okula uyum problemiyle , okul fobisi birbirlerinden farklı şeylerdir. Okul fobisi genellikle süreklilik gösterir ve profesyonel yardım gerektirir.Ancak okulun ilk günlerinde başlayan uyum problemi bir süre sonra tamamen sona erer. Okul açılalı 1-1,5 ay olmasına rağmen sıkıntılarınız devam ediyorsa, bu konuda profesyonel yardım almakta da gecikmeyin .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Çocuklarda soyut düşünme, felsefik yaklaşımlar gösterme 12 yaşından önce mümkün olmuyor . Piaget nin “soyut işlemler dönemi” olarak adlandır...
-
İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lif...
-
Merhaba sevgili anne babalar. Bugünkü konumuz ev ödevleri ... Ev ödevi , çocuğun okul saatleri dışında evinde yapması için öğretmenleri tar...
Bu Blogda Ara |