disleksi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
disleksi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat 2013 Perşembe

Öğrenme Bozukluğu (Disleksi)

“Çok akıllı bir çocuk, kafası çalışıyor ama neden başarılı olamıyor?",”Harfleri neden ters görüyor?”,”Kelimeleri neden ters okuyor?”… Anne ve babaların zihinlerini meşgul eden bu sevgili çocuklar dislektik..  Evet, zeki ama okulda başarısız olan çocuklar.
Öğretmenleri sürekli şikayetçidir. Tahtadaki yazıları herkes gibi geçiremediğini, sürekli eşya kaybettiğini, öğretilenleri unuttuğunu, günleri bile aklında tutamadığını söyler. Bunları duyan ebeveyn de ne yapacağını şaşırır.  Çabalar boşuna sayılır. Çünkü bu çocuklar sınıfta öğrenemezler. Matematiği belki zihinden yapabilirler ama yazamazlar. Okuyamazlar. Okurlarsa da hece atlayarak okurlar.  Konuşurken daldan dala atlarlar, cümlelerini tamamlayamazlar.
Öğrenme bozukluğuna sahip olan çocuklar yaşıtlarıyla eş zamanlı olarak okul olgunluğuna ulaşamazlar. Zihinsel organizasyonları yeterli değildir. Normal bir zekaya sahiptirler. Başaramadıkları şeyler yüzündense etrafındakiler zekasından şüphe ederler. Oysa, disleksililer zekâ düzeyleri düşük olmadığı gibi özel yetenekli de olabiliyorlar. Buna en önemli kanıt, disleksili olduğu bilinen bilim adamları ve sanatçılar: Albert Einstein, William Butler Yeats, George Patton, Harry Belafonte, Leonardo da Vinci, Auguste Rodin ve Cher gibi.

Öğrenme bozukluğunun son yıllarda en çok kabul gören tanımı 1988 yılında ABD Ulusal Öğrenme Bozukluğu Birleşik Komitesi (NJCLD) tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre, "Öğrenme bozukluğu genel bir terimdir ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir bozukluk grubudur".Maalesef sorun yaşla birlikte düzelmez. Merkezi sinir sistemindeki işlevsel bir sorundan kaynaklanır.
Öğrenme bozukluğu tanımı tüm yazma, okuma ve matematik sorunlarını kapsar. Hepsi bir arada görülebilir ya da görülmeyebilir.
Doğum öncesi (yetersiz beslenme, annenin geçirdiği enfeksiyonlar, ilaç kullanma...), doğum sırasında (uzun ve zor doğum, plasenta ve göbek kordonu anomalileri...), doğum sonrası (doğumdan sonra nefes alana kadar geçen sürenin uzunluğu, erken yaşta ateşli hastalık, başa hızlı darbe...) ve kalıtsal (ailelerde öğrenme bozukluğu olan başka kişilerin de olması) etmenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. 
Sebep ne olursa olsun, çözüme giden ilk yol ailenin durumu kabullenmesidir. Çoğu anne baba sorunu dışarıda arayarak zaman kaybediyor. Onlara göre problem okulda, öğretmende vb… Oysa sorun ortadadır.  Anne ve baba çocuklarında öğrenme bozukluğu olduğunu kabul etmelidir.
Öğrenme bozukluğu olan çocuk büyük ihtimalle yetersizlik ve başarısızlık duyguları içinde olduğundan benlik saygısı ciddi biçimde zarar görmüştür. Bu nedenle psikolojik destek almasında fayda vardır.
Ailesinin ve öğretmeninin anlayış ve hoşgörü içinde çocukla sağlıklı iletişim kurmayı başarabilmesi gerekir.  Ona arkadaşları kadar çabuk olmasa da yavaş yavaş öğrenebileceğini anlatmak lazım.

Samuel T. Orton, disleksi üzerinde ilk çalışan nörologlardan biri olup, 1920’lerde disleksinin sık karşılaşılan özelliklerini şöyle belirlemişti:
* Gecikmiş ya da yetersiz konuşma.
* Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk.
* Yön (yukarı, aşağı gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları konusunda sorunlar.
* Elleri kullanmada hantallık ve beceriksizlik; okunamayan el yazısı.
* Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk.
* b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayıları ters algılama; kelimelerdeki harfleri ya da sayıları karışık algılama, ne’yi en; 3’ü E; 12’yi 21 olarak algılamak gibi.
* Okurken kelime atlamak.
* Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek, sıklıkla yazım hatası yapmak.
* Yazı yazmada zorluk.


Ev Ödevleri