30 Mart 2013 Cumartesi

ÇATIŞMA ÇÖZME BASAMAKLARI
 1. Sorunun belirlenmesi ve ifade edilmesi Yaşanan problem ortaya konur. İhtiyaçlar belirlenir. Sorunu yaşayan kişilerin ne istedikleri önemlidir. Belirlenen ihtiyaç ve istekler kaydedilir.
2. Çözüm üretme. ( Ne yapabiliriz?) Bu basamakta, problemi yaşayanlar çözüm önerilerini söylerler. Söylenen önerilerin hiçbiri reddedilmeyerek kaydedilir.
 3. Çözüm önerilerini değerlendirme? Yazılan çözüm önerileri tek tek değerlendirilir. Problemi yaşayan kişilerin ihtiyaç ve isteklerini karşılıyor mu, karşılamıyor mu ona bakılır.
 4. Karar verme Her iki taraf için de uygun olan çözüm önerisine birlikte karar verilir. Seçilen kararın problemi yaşayan kişiler tarafından kabul edilmesi ve kararın ortak olması şarttır. Yani demokratik bir seçim olmalıdır. Alınan karar kaydedilir.
5. Kararın nasıl uygulanacağını belirleme . Bu kararın uygulanması için nelere ihtiyacımız var, kim neler yapacak, ne kadar süreyle uygulanacak? vb. gibi konular paylaşılır.
 6. Değerlendirme . Bir süre beklenir, süre sonunda değerlendirme yapılır.
Uygulanan karar herkesin ihtiyacına karşılık verdi mi? güçlükler yaşandı mı ? Hangi noktada yaşandı? Sonuçtan memnun kalınmadıysa tekrar ikinci aşamaya geçilir.

26 Mart 2013 Salı

EN İYİSİ OLMAK

Her  şeyin  en  iyisini  olmaya  çalışın.
Tepenin  üzerinde  bir  çam  olamazsanız,
Vadide  bir  çalı  olunuz.
Fakat!
Dere  kenarında  en  güzel  ufacık  bir  çalı;
ağaç  olamazsanız  bir  çalı  olunuz.
Çalı  olamazsanız  ,bir  demet   ot  olunuz
ve    yolları  süsleyiniz.
Selvi   olamazsanız , bir  saz   olunuz,
Lakin  göl  kenarının   en   güzel   sazı.
Yol  olamazsan  bir   patika  ol.
Güneş   olamazsan  bir  yıldız    ol.
Başarınız   yada   başarısızlığınız ,
işin   büyüklüğüne   göre   değildir.
Yaptığın   işte   en   iyisi  olmaya   çalış.
Hepimiz   kaptan   olamayız .
Tayfaya   da     ihtiyacımız   var.
Bu  dünyada   hepimize  düşen  iş  bulunur,
İşin   büyüğü   olur,  küçüğü  olur.
Size   düşen   iş , kendinize   en   uygun   olandan  başlamaktır,
ve yapabildiğinizin   en   iyisini   yapmaktır...                      Douglas   Malloc

25 Mart 2013 Pazartesi

DİNLE
BANA YUMUŞAK VE NAZİKÇE DOKUNURSAN,
BANA BAKIP GÜLÜMSERSEN
BENİ DİNLEYİP ARA SIRA SENDEN ÖNCE
KONUŞMAMA İZİN VERİRSEN
BÜYÜYECEĞİM, GERÇEKTEN BÜYÜYECEĞİM

                                               BRADLEY(9 YAŞINDA)

22 Mart 2013 Cuma

AİLEDE İLETİŞİM


Sağlıklı iletişimin temelinde çok açılı düşünme biçimi yatar. Kendini anlatma çabasından önce başkalarını anlama çabaları ön planda gelmelidir. Buna empatik yaklaşım denir.
Empati; karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak, onun gözüyle olaylara bakabilmektir. “Öğretmenime kızdım” der, çocuk “aaaa hiç öğretmene kızılır mı?” deriz. Burada empati yoktur. Empatide hak verip vermemek önemli değil, önemli olan karşımızdakini anlamaktır.
Empatide saygı vardır. Senin bakış açına saygı duyuyorum, seni anlıyorum mesajı verilir. Karşımızdakini anlamak için de dinlemek önemlidir. Etkin dinlemede iletiyi alan önce gönderenin duygularını, iletinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışır. Sonra bunun doğruluğunu sınamak için kendi sözcükleriyle gönderene iletir. Bu iletide değerlendirme, öneri, görüş bildirme, soru sorma yoktur.
Etkin dinleme insanlar arasında sıcak ilişkiler geliştirir. Duyulduğunu, anlaşıldığını hissetmek hoş bir duygudur.
Etkin dinleme çocuğun sorunlarını çözmeyi kolaylaştırır. İnsanlar sorunları hakkında konuştuklarında çözümü daha kolay bulabilirler.


Çocukla iletişimin etkili yollarından biri de “ben” dili kullanmaktır. Ana-baba çocuğun davranışını kabul etmediği zaman, o davranış nedeniyle ne hissettiğini çocuğa söylerse ileti, sen iletisinden ben iletisine dönüşür.
Sorun yaratan davranış nedir?
Bu davranış bizi nasıl etkiledi?
Bu etkinin bizde yarattığı duygu nedir?
Bu üç bilgiyi içeren mesaja “ben” mesajı denir.
Örneğin:
Terbiyesiz, bana nasıl bağırırsın, utanmıyor musun? (“Sen” dili mesajı)
Benimle böyle konuşman çok ağırıma gidiyor. Kırılıyorum, güceniyorum (“Ben” dili mesajı)
“Ben” dili  mesajını kullanmak daha etkili olur.
Etkili iletişimin bir yolu da “kaybeden yok” yöntemidir. Tarafların istekleri çatıştığı zaman her iki tarafı da memnun edecek orta bir yol bulmak demektir.
Çocuğunu ayrı ve farklı bir kişilik olarak gören bir ana-baba onun davranışlarının çoğunu kabullenir. Onun çocuğu için düşündüğü bir kalıp yoktur.
Böyle bir ana-baba çocuğunun biricikliğini kabul eder. Olabileceğin en iyisi olmasına izin verir, onu destekler.
Ana-babalara şunu hatırlatmak gerekir: “Çocuğunuza bir yaşam verilmesi için aracı oldunuz. Şimdi de çocuğunuzun ona sahip olmasına izin veriniz. Bu yaşamda ne yapacağına kendi karar versin”.

16 Mart 2013 Cumartesi



PULSUZ DİLEKÇE
 
  Sevgili Anneciğim, Babacığım,
            Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:
          Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.
            Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim yapayım. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?
            Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca size olan güvenim azalıyor.
            Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan  edemiyorum.
           Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.
           Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. " Ben senin yaşında iken... " diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.
           Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.
          Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim
           Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin: Hiç değilse çabalarımı övün. Beni başkalarıyla kıyaslamayın; umutsuzluğa kapılırım.
           Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın, bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim. Ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.
           Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni daha çok yakınlaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi ve daha değerli görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.
           Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.
           Benden " ÖRNEK ÇOCUK " olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem.  Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.
           Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.                   
                                                                                                                 Sevgiler,
                                                                                                               Çocuğunuz...

12 Mart 2013 Salı


ÇOCUK VE KİTAP
  ZİHİNSEL GELİŞİMİNE YARDIMCI KİTAPLAR ALIN
 Çocuklarınıza kitap alırken, onların zihinsel, dilsel, motor ve sosyal gelişimine yardımcı olacak şekilde seçmeniz gerekir ki; çocukken okunan kitaplar gelecek için bazı düşüncelerin yeşermesi adına çekirdek oluşturur.

  ÇOK OKUYAN DA ÇOK BİLİR
  Çocuk ne kadar çok kitap okursa o kadar çok düşünce üretebilir; karar alma mekanizmaları hızlanır. Mantık süreci gelişir. Yaşıtlarına göre dikkatini devam ettirme kabiliyeti daha da artar. Çocukların okuduğu kitaplar onların ruh dünyalarını zenginleştirmeli, gelecek adına ümit ve çalışma motivasyonu vermeli.

  ÇOCUKLAR SOYUT DÜŞÜNEMEZLER
Okul öncesi çocukların soyut düşüncesi olmadığı için, bazı bilgilerle erken tanışmaları, uygun olmayan resimler görmeleri ruhsal gelişimlerini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, çocuğa içinde çok soyut kavramlar geçen, henüz bilmediği metafizik güçlerden bahsedilen büyüler, canavarlar, cinler, cadılar gibi konuları işleyen mesajlar çocuğu korkuya iter, ruh dünyasında anksiyete oluşturur. Hayal dünyası karışır. Gerçekle hayali karıştıran, hayata olumsuz bakan bir sürece girer. Bu dönem hikayelerinde, çocuğun anlayabileceği daha somut kavramlar, daha kısa cümleler olmalı. Çok ayrıntıya girip, çocuğun kendini korkulu, kaygılı hissedeceği olaylar, anılar, hikayeler anlatılmamalı. Hayata umutla bakabileceği, çalışmayı, dürüstlüğü, doğruluğu, yardımlaşmayı, hayatın güzel yönlerini ön plana çıkaran hikayeler anlatılmalı.”

  KİTAPLARI ÖNCE SİZ İNCELEYİN
 Okuma–yazmayı öğrenir öğrenmez çocuklara her kitabın verilmesi doğru değil. Piyasada bulunan şiddet ve cinsellik içeren, doğaüstü güçlerin çok ağırlıkla işlendiği kitaplar, çocukların hayata bakışlarını yönlendiriyor. Güçlü olanın kazandığı, doğaüstü güçleri olanların ön planda olduğu veya diğerlerine baskı kurduğu anlatılan bir kitabı okuduktan sonra, çocuk kendini güçsüz, yalnız ve depresif hissediyor ve korkuyor. Var olmak için güçlü olmak gerektiğini öğreniyor. Bunun sonucunda, kendini güçlü göstermek için şiddete daha fazla başvuruyor, kitaptaki gibi kendinden zayıf olanlara baskı uygulamaya başlıyor.

  RESİMLERDEN BİLE ETKİLENİYORLAR
 
Çocuklara kitap vermeden önce okuyup incelenmesi gerekir. Çocuğun ruh dünyasını etkileyecek bir olumsuzluğun, onun ileriki yaşlarını da etkileyebilir.

10 Mart 2013 Pazar

Çocuklarda Tırnak Yeme-------------------- Çocuklarda tırnak yeme davranışı rahatlatmak için, merak ya da sıkıntı içerisinde olduklarında, ya da alışkanlıktan olduğu için gözlenir. Tırnak yeme bazı durumlarda yetişkinlikte de devam etmesine karşılık genellikle ergenlik döneminde son bulur. Çocukluk döneminde tırnak yeme gerilim gidermek için çocuk tarafından keşfedilen önemli bir davranıştır. Tüm çocuklarda bir miktar endişe vardır. Okulda yeni bir şey öğrenmek, Bir partide yaşanan sosyal güvensizlik ya da oyun içindeki çatışmalar bu davranışı tetikler. Tırnak yeme hakkında ne yapmalı Davranışın altında yatan sebeplerin saptanarak giderilmeye çalışılması faydalıdır. Çocuk bu davranışından kurtulmak istese de bunu başaramaz. Tırnak yeme en zararsız ama en zor bıraktırdığımız davranış problemidir. Diğer sinir alışkanlıkları gibi, tırnak yeme de bilinçsiz olarak gerçekleşir.Alışkanlıkları kırma hakkında konuşun. Çocuğunuzun hangi durumlarda ve zamanlarda tırnak yeme davranışını gösterdiğini fark etmesini sağlayın. Gizli bir hatırlatma üzerinde anlaşın. BU bir kod ya da hafif bir dokunuş olabilir. Tırnak yeme konusunda ne zaman endişelenmelisiniz? Nadir durumlarda, tırnak yeme aşırı anksiyete sinyal verebilir. Tırnak yeme davranışına kirpik veya saç çekme ya da diğer endişe verici davranışlar eşlik ediyorsa çocuğunuzun doktorunuza danışın . Bu gibi durumlar, profesyonel danışmanlık yardımı gerektirebilir.

5 Mart 2013 Salı

ÇOCUKLARIN OKUL SORUNLARI İÇİN EBEVEYNLERE ÖNERİLER------------------- Çocuğunuzun öğretmeni ya da rehber öğretmeni okulda yaşanan sorunlar için sizi okula davet etti. 1. İpucu: Bu sorunun yaşanıyor olması sizinle ilgili değil. Olabildiğince kişisel duygularınızı kenara koyup soruna odaklanmaya çalışın. Önemli olan öğretmen hakkında ne hissettiğiniz de değil. Önemli olan çocuğunuzun sorununun çözülmesi. Okulu suçlamak yerine çözüme odaklanın. 2. İpucu : Konuşmaya okulu ya da öğretmeni suçlayarak başlamanın genellikle bir yararı olmayacaktır. Mümkün olduğu kadar, okul yöneticileri ve öğretmenler ile birlikte çalışmaya özen gösterin. Benim düşünceme göre, başarı oluşturmak için tek yol okul ile ortak olmaktır. Eğer gerçekten çocuğunuzun öğretmeni ile mücadele ediyorsanız, muhatap olmak için bir başkasını bulun.Bu bir rehber öğretmen, okul sosyal hizmet uzmanı, hatta bir antrenör olabilir. 3. İpucu: Okul ile düzenli iletişim kurun. Mümkünse evde çocuğunuzla ve ödevleriyle daha çok ilgilenin. 4. İpucu: Çocuğunuzda herhangi bir davranış bozukluğu ya da öğrenme güçlüğü olup olmadığını okuldaki uzmanların da desteğiyle öğrenin. Profesyonel yardıma ihtiyaç varsa okul rehber öğretmeninin önerilerine uyun. 5. İpucu: Çocuğunuzun yanında kesinlikle öğretmenleri hakkında olumsuz düşüncelerinizi paylaşmayın. Unutmayın, yaşananlar nedeniyle çocuk öğretmeninden nefret etmeye zaten hazır durumdadır. Bu şekilde hareket edersek durum daha da kötüleşebilir. Ayrıca, öğretmenlerin gerçekten zor bir işi olduğunu da unutmamanız gerekir. 6. İpucu: Genellikle bir okul sorunu yüzünden okula davet edilmek korkutucudur. Genellikle ebeveynlerin verdiği ilk tepki ise kabullenmek ve çözüm aramak yerine sisteme tepki göstermek olur. Unutmayın, bu tepki ve direnç süreci uzatmaktan başka bir işe yaramaz. Çocuğunuza ancak ön yargılarınızdan sıyrılırsanız yardımcı olabilirsiniz.
Çocuklarda Uyku Bozuklukları ve Tedavi Önerileri--------------------- Çocukların ve ergenlerin günde en az dokuz saat uyuması gerekir. Uyku sorunları ve uyku eksikliği ise ders dışı etkinlikler yanı sıra , çocukların okul performansı ve sosyal ilişkileri üzerinde de olumsuz etki bırakmaktadır. Çocuklarda Uyku Sorunları belirtileri Çocuğunuzun uyku sorununu aşağıdaki belirtilerden herhangi birini gösteriyorsa doktorunuza başvurmanızda fayda vardır: -Uyku sırasında solunumun duraklaması -Uykuya dalmada zorluk -Gece boyunca uyku ile ilgili sorunlar -Gündüz performansında açıklanamayan azalma -Uyurgezerlik ya da kabuslar gibi uyku sırasında anormal durumlar... Çocuğunuzun uyku verimini artırmak için ipuçları: -Hafta içi ve hafta sonu uyku saatlerinin çok farklı olmamasına dikkat edin. Düzeninin bozulmaması faydalıdır. -Sıcak bir banyo ya da bir hikaye okuma gibi dinlendirici etkinliklerle yatmadan rutin oluşturun. -Mümkünse uyumadan önce yiyecek yememelerini ve kafeinli içecek içmemelerini sağlayın. -Yatak odasının rahat olduğundan emin olun. -Evde gürültü seviyesinin düşük olduğundan emin olun.

3 Mart 2013 Pazar

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU(DEHB)------------------ Çocukların bazen düşünmeden hareket etmeleri, sınıf içinde ders sırasında dikkatlerinin dağılması, arada ödevlerini unutmaları veya evde huzursuz ve gergin olmaları normaldir. Ancak bu belirtiler sıklıkla görülüyorsa dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktiviteden söz etmek mümkün olabilir. Normal sayılan bu çizgiyi diğerleriyle karıştırmamak gerekir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunu tanımak için belirtilerine göz atmak gerekir. Çocuğunuzun yaşadığı durum normal mi?, yoksa gerçekten DEHB mu? Dikkatsizlik belirtileri,hiperaktivite belirtileri ve dürtüsellik belirtileri benzerdir. Bazı sevgili çocuklarımız anne babaları ya da öğretmenleri ve arkadaşları tarafından bir tatlı bela olarak görülür. Tembel ve disiplinsiz olarak nitelendirilir. Aslında onun yaşadığı sorun başkadır. DEHB belirtileri genellikle yedi yaşından önce görünür. Ancak, dikkat eksikliği bozukluğu ve normal hareketliliği ayırt etmek zor olabilir . Belirtilerden sadece bir kaçı ve genellikle sık olmayan bir şekilde gözleniyorsa muhtemelen DEHB değildir. . Öte yandan, eğer çocuğunuz belirtileri yoğun bir şekilde yaşıyorsa,durum biraz daha ciddi olabilir. Doğru bilinen bazı yanlışlar: YANLIŞ:DEHB olan tüm çocuklar hiperaktiftir. GERÇEK: DEHB bozukluğu olan bazı çocuklar hiperaktiftir. Bazı çocuklar ise aşırı hareketli olmayıp dikkat problemleri yaşamaktadır. Gerçek: ADD / DEHB olan bazı çocuklar hiperaktif, ama dikkat problemleri olan diğerleri değildir. Dikkatsiz, ama aşırı aktif değildir ADD / DEHB olan çocuklar, spacey ve isteksiz görünebilir.   YANLIŞ: DEHB olan tüm çocuklar ömrü billah dikkatsizdir. Hiçbir konuda dikkatlerini toplayamazlar. GERÇEK: DEHB olan çocuklar sevdikleri faaliyetlere çok güzel odaklanabilirler. Anne babalar genellikle bu yüzden durumu kabullenmekte zorlanırlar. YANLIŞ: DEHB olan çocuk bu şekilde büyür, hiç bir zaman düzelmez. GERÇEK: DEHB genellikle yetişkinlikte de devam eder ancak doğru ve zamanında tedavi ile çocuğun iyi ve kaliteli bir yetişkinliğe adım atması sağlanabilir.   YANLIŞ: DEHB ilaçsız geçebilir. İlaca gerek yoktur. GERÇEK: Eğitim, davranış terapisi, ev ve okulda destek, egzersiz ve doğru beslenme tedavide çok önemlidir ama sıklıkla ilaç tedavisi de şarttır.   DEHB ' nun üç temel özelliği dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüselliktir. Bu üç temel özelliğin üçü bir arada görülebildiği gibi öncelik sırası da değişebilmektedir.Bu çocukların okul performansları düşük, arkadaşlık ilişkileri de problemlidir. DEHB bozukluğu belirtileri 7 yaşından önce görülse de ayırd edici tanıyı koymak ancak okul başladığında mümkün olabilmektedir. Çocuklarda DEHB belirtileri: Detaylara dikkat etmezler. Dikkatsizce hatalar yaparlar. Kolayca dikkatleri dağılır. Konuştuğunuzda ve ders sırasında dinlemediği görülür. Organize olamaz. Başladığı bir işi tamamlayamaz. Sık sık, kitap, oyuncak, ya da diğer eşyalarını kaybeder. Ödevlerini unutur. Genellikle sürekli hareket halindedir. Çocuklarda hiperaktivite belirtileri:   Sürekli kıpırdarlar, kıvranırlar Sessizce oturup bekleyemezler. Öğretmen ve ebeveynlerini aşırı zorlarlar. Çocuklarda dürtüsellik belirtileri: Kendilerini kontrol etmekte zorlanırlar. Sabırsızdırlar. Arkadaşlık ilişkileri sorunludur. Kavgacıdırlar. Saygısız ve tuhaf görülürler. Herkes ondan şikayetçidir. Düşünmeden konuşurlar. Diğer insanların sözlerini keserler. Öfke patlamaları veya öfke nöbetleri sonucunda kötü olaylar yaşarlar. DEHB bozukluğu olan çocukların olumlu yönleri: DEHB olan çocuklar oldukça yaratıcı olabilir. Esnektirler. Aynı anda pek çok çözüm düşünebilirler. Coşku içinde ve içten görünürler. Canlı kişilikleri vardır. Kısacası, onları öfkelendiren değilseniz , onlarla birlikte olmak çok eğlenceli olabilir. Çoğu entellektüel ve sanatsal yeteneklidir. Eğer çocuğunuzda DEHB olduğunu düşünüyorsanız, ya da okuldaki uzmanlar sizi bu konuda yönlendirmişse yardım almak için beklemeyin. Çocuğunuzda DEHB belirtileri ile mücadele varsa, profesyonel yardım aramak için beklemeniz gerekmez. Çocuğunuzun doktoru, terapist, ve onun özel ihtiyaçlarını karşılayan kişiselleştirilmiş bir tedavi planı yapmak için okul ile birlikte çalışmalısınız. DEHB için etkili tedavi davranışçı terapi, ebeveyn eğitim ve öğretimi, sosyal destek ve okulda yardımı içerir. Genellikle ilaç da kullanılmalıdır. DEHB olan çocuklar için ebeveynlik ipuçları: Çocuğunuz hiperaktif, dikkatsiz, ya da dürtüsel ise, onu kazanmak, onu dinlemek, bir görevi tamamlamak çok fazla enerji alabilir. Sürekli izleme sinir bozucu ve yorucu olabilir. Ancak durumun kontrolü yeniden kazanmak için atabileceğiniz adımlar vardır. DEHB tutarlılık ve açık iletişim gerektirir. Onlara karşı sevgi dolu olmak, destek ve cesaret gerekir. DEHB olan çocuklar okulda başarılı olamaz diye kesin bir şey yoktur. Hem ebeveynler hem de öğretmenlerin DEHB olan çocukların sınıfta gelişmelerine yardımcı olmak için yapabilecekleri pek çok şey vardır. Çocuğun Bireysel güçlü ve zayıf yönlerini ortaya çıkarmak ve doğal yaratıcılıklarını ve yeteneklerini desteklemek gerekir. Öğretmenin böyle çocuklara yardım edebilmesi için birtakım öğretim stratejileri uygulaması gerekir. Onlar özel ve kıymetli çocuklar, diğerleri gibi...  

2 Mart 2013 Cumartesi


    

 Günün Kitap Önerisi:Gerçekten Beni Duyuyor Musun?
Leyla Navaro'nun bu kitabı Remzi Kitabevinden çıkmış. İletişim ile ilgili en güzel türkçe yayınların yazarı Doğan Cüceloğlu'nun dışında anne ve babaların doğru iletişim yöntemleri öğrenebilecekleri sayılı türkçe kaynaklardan biri...  Etkili iletişimin ve dinlemenin gücünü anlatan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Mutlu kalın!

1 Mart 2013 Cuma

SBS-LGS-KPSS _İÇİNDEN ÇIKILAMAYAN SINAV KABUSU- SINAV KAYGISI------------ İçinde yaşadığımız toplumda yıllardan beri herkesin bir şekilde yaşadığı bir kabustur sınavlar. Maalesef vardır. Sınav Gerçeği!  Ebeveynler ve eğitimciler sürekli değişen sınav sistemlerini takip etmeye uğraşırken, zavallı çocuklarda kaygının içine battıkça batarlar. SBS , LGS, LYS, KPSS …. Sınavlar ülkemizde bitmez de bitmez…


İşler yolunda gitmediğinde çocuğun,gencin  ve ailenin tüm hayatı etkilenir. Eğer psikolojik ve akademik açıdan sağlam bir temel sağlanamamışsa, çocuğun sınav kaygısı yaşama riski de yüksektir.

Sınav kaygısına yol açan nedenler araştırılmalı ve çözümü için uğraşılmalıdır. Hiç endişe ya da kaygı olmaması da normal değildir. Bir miktar kaygı gerekli ve faydalıdır. Öğrencinin daha dikkatli ve hırslı olmasını sağlar. Ancak bu endişe çocuğun aşırı bedensel tepkiler vermesine, mide bulantılarına, baş dönmelerine, bildiklerini unutmasına yol açıyorsa işte bu tehlikeli dediğimiz sınav kaygısıdır.

Normal kaygıda genellikle sınav başladıktan sonra her şey yoluna girer. Çocuk sorulara dikkatini verir ve cevaplamaya başlar. Oysa ki endişe bozukluğuna yol açan sınav kaygısında çocuk sınav başladıktan sonra daha da kötüleşir. Gözleri kararır , soruları okuyamaz duruma gelir ve genellikle sınavı tamamlayamaz.

Sınav kaygısı sadece başarısız çocuklarda gözlemlenen bir durum değildir. Başarılı, sorumluluk sahibi, titiz öğrencilerde daha çok rastlandığı saptanmıştır.

Bu durumda anne ve babaların nasıl bir tutum içine girecekleri önemlidir. Özellikle mükemmeliyetçi be beklentileri yüksek aileler çocuklarının kaygı duymasına sebep olduklarının belki de farkında bile değildirler. Hatta maalesef çoğu anne baba kendi durumlarının bile farkında değiller.  Yıllardan beri pek çok aile gördüm. Şurası bir gerçek ki,,,  kişilerin kendi durumlarını objektif ve sağlıklı olarak değerlendirebilmeleri nadir olarak karşılaşılan bir durum.

Eğer ki, çocuğun psikolojik gelişiminde bir sorun olmuşsa, sınav kaygısının sebebi bu da olabilir. Çocuğun okul öncesi dönemde yaşadığı hep birinci ve önde olma isteği normal gelişim süreci içinde olgunlaşamamışsa, ilerleyen dönemlerde çocuk sınav kaygısı yaşayacaktır.

Sebebi her ne olursa olsun, sınav kaygısı mutlaka ele alınması gereken bir durumdur. Sebeplerinin etraflıca araştırılarak çözüme giden yolda  gerekli çalışmaların yapılmaya başlanması gerekir.




Ev Ödevleri