7 Kasım 2018 Çarşamba

Ev Ödevleri

Merhaba sevgili anne babalar. Bugünkü konumuz ev ödevleri ... Ev ödevi , çocuğun okul saatleri dışında evinde yapması için öğretmenleri tarafından verilen görevlerdir. Bazı eğitimciler ev ödevi vermez ve bunu bir avantaj olarak gösterirken, bazı eğitimciler de ev ödevini abartılı bir şekilde verebiliyorlar . Ev ödevi, dozunda ve çocukların yaşına uygun bir şekilde verilirse, gerekli ve faydalıdır. Öncelikle çocukların hangi yaşlarda ödevlere ne kadar zaman ayırmaları gerektiği üzerinde duralım . Çocuğunuz 1.  ya da 2. sınıftaysa , zorunlu ev ödevi için ayırması gereken zaman yarım saatten daha fazla olmamalıdır. 3. ve 4. sınıflarda ise bu süre 1 saate kadar uzar. Ortaokul ve liseye gelindiğinde ise çocuğun ev ödevleri için ayırması gereken süre 1,5 -2 saat civarında olabilir. Tabi ki bu sürelere ders tekrarları ve büyük sınıflardaki soru çözümleri dahil değil. Zorunlu ödevler için ayrılması normal olan sürelerden bahsediyoruz. Eğer eğitimci, çocuğun yaşına uygun ödev vermiyorsa, sadece 1. sınıf olan bir çocuk için 1,5 -2 saatini alacak kadar yoğun bir ödev söz konusuysa, o çocuğun ev ödevini severek yapması çok zor olur. Oysa ki ev ödevini sevmesi ve isteyerek yapması ona çok şey katacaktır. Öncelikle sorumluluk bilincinin gelişmesine katkısı olacak, öğrendiklerinin kalıcılığını da arttıracaktır. Eğer eğitimci ev ödevinin süresini ve içeriğini makul tutmuyorsa sizin tek başınıza çaba göstermeniz yeterli olmayacaktır. Ev ödevi konusunda aile ve eğitimci işbirliği içinde olmalı, çocuğun ödev yapma alışkanlığı ve ödev süresini nasıl değerlendirdiğiyle ilgili fikir alışverişinde bulunmalıdır.  Çocuğunuz okuldan geldiğinde hemen ödevinin başına oturmak istemeyebilir. Bu konuda ısrarcı olmamak lazım . Bazı çocuklar biraz dinlendikten ya da oyun oynadıktan sonra ödev yapmak için daha hazır hale gelirler. Ancak planlı olunması ve ev ödevinin hemen hemen her gün aynı saatlerde yapılması iyi olur . Bu planı sizin değil , çocuğunuzun yapmasını sağlayın . Birlikte konuşun ve önerdiği uygun zaman dilimi üzerinde anlaşın. Ebeveynin çocuğun ödevlerine yardım etmesi gerekebilir ancak bu hiçbir zaman çocuğun ödevini anne ve babanın yapması şekline dönüşmemelidir. Tam bu noktada şunu belirtmekte fayda var , çocuğunuzun ödevini beğenmiyor olabilirsiniz, ancak lütfen eleştirmeyin ve sakın ola ödevini yeni baştan yaptırmayın . Bu çocuğu ödevden soğutacaktır. Ödevde ebeveyn kontrolü önemlidir . Bu kontrol , çocuğunuzun ihtiyacına göre ödev süresi boyunca belirli aralıklarla ya da sadece ödevin bitiminde olabilir. Size göre ödevde düzeltilmesi gereken yerler varsa çocuğunuza bu konuda yardımcı olup uyarabilirsiniz. Kendisi düzeltmek isterse düzeltecektir . Ödev kontrolü çocuğun ihtiyaç duyduğu motivasyon ve takdir açısından da önemlidir. Ödevini yapan çocuğunuzu takdir etmeyi ve tebrik etmeyi unutmayın. Ödevin kontrolü konusunda öğretmenin de aynı hassasiyeti ve özeni göstermesi şarttır. Çocuk yerine getirdiği sorumluluğunun gözden geçirilmesini ve takdir edilmeyi bekleyecektir. Çocuğun ev ödevini yapması için uygun ortam ve malzemelerin sağlanması sorumluluğu da yine aileye aittir . Çocuğun masasında ödevi için gerekli araç gereçleri eksiksiz olmalıdır . Çocuğunuz henüz çok küçükse , ilkokula yeni başlamışsa , ödevine yardım için yanında oturabilirsiniz ancak bu süreyi gitgide azaltmaya bakın . Kısa bir süre sonra ödevini sadece kontrol etmeyi başarabilmeniz ödev sorumluluğu bilincinin gelişmesi için önemlidir . 

4 Ekim 2018 Perşembe

ÇOCUKLARDA CİNSEL MERAK

Merhaba sevgili anne babalar, çocuk sahibi olmak bir erkek ve kadına verilmiş olan en büyük hediyedir.Bu tatlı, küçük yaşam enerjileri aynı zamanda anneye ve babaya büyük bir sorumluluk duygusu da katarlar . Onların eğitimi,yaşama hazırlanmaları konusunda en büyük görev anne ve babaya düşer.Genç anne ve baba bu konuda yanlış yapmak istemez, genellikle de kendi aileleri tarafından kendilerine öğretilenleri ve anlatılanları uygulamaya çalışırlar. Tecrübe elbetteki çok önemli. Bizden öncekilerin ayak izleri, bize yol gösteren çok önemli rehberlerdir. Ancak her zaman doğru yöntemler olmayabilir. Çocukların 3 yaşından itibaren en çok sordukları soru “ben dünyaya nasıl geldim”sorusudur. Bu konuda en geleneksel cevap olan “seni leylekler getirdi”cevabı uzunca yıllar popülerliğini yitirmemiştir. “Seni cami avlusunda bulduk” cevabı da leylek cevabının en güçlü rakibi olmuştur. Sonraları ise başka cevaplar icat edildi . “ yastığımızın altına şeker koyduk sen oldun gibi “ . Zaman geçtikçe ebeveynlerin cevapları biraz daha özenli olmaya başladı . “Babanla birbirimizi çok sevdik ve bir bebek sahibi olmak istedik. Böylece sen dünyaya geldin “ gibi... Ancak günümüzde bu cevapların hiçbiri çocuklar için yeterli olmamaya başladı.21. Yüzyılda yaşayan çocukların çoğu bu soruyu daha sormadan televizyondan , tabletten vb . Yayınlardan öğreniyorlar. Şurası bir gerçek ki ebeveynlik dünyanın en güzel ama en zor mesleği. Çocuklar hemen her şey hakkında sorular sorarlar ve bu soruları en çok yönelttikleri kişiler ebeveynlerdir. Bu sorulara doğru, net ve samimi yanıtlar vermemiz gerekir . Aileleri en çok terleten sorular ise cinsellikle ilgili sorulardır. Öncelikle hangi yaş aralığında hangi sorular sorulur bunu bilmemiz lazım. 3 yaşından itibaren sorular başlar.” Ben nasıl oldum?”, “Karnına nasıl girdim?”,” Dünyaya nasıl geldim?” gibi sorular ani ve hızlı olarak gelir ve aynı hızda yanıt almak isterler. Çoğu anne baba hazırlıksız yakalandığı İçin nasıl yanıt vereceğini bilemez,bocalar...Çocuklar ergenlik çağına geldiklerinde anne babaya bu konuyla ilgili soru bile sormazlar çünkü öğrenebilecekleri pek çok alternatif yolları vardır. Eğer anne baba bu konuyla ilgili eğitim için ergenlik çağını beklerse yanılır. Çünkü çocuk bu konudaki ilk bilgiyi ailesinden almalıdır.Doğru bilgiyi yaşına uygun basit cümlelerle ebeveyninden öğrenmesi gerekmektedir. Şimdi biraz bu terleten sorulardan örnekler verelim ve nasıl yanıtlar verebileceğimiz üzerinde konuşalım. Soru” ben nasıl oldum?” şeklinde olursa, ya da “bebekler nasıl olur?”şeklinde... “Anne ve babalar birbirlerini çok severler ve bir bebek sahibi olmak isterler.Annenin vücudundaki bir yumurtayla babanın vücudundaki bir yumurta birleşir ve bebek olur. Bu bebek annesinin karnındaki özel bir kesenin içinde büyür dışarıya çıkması için de doktorlar yardım eder diye cevap verilebilir.Çocuğun algısında yumurta tavuk yumurtası şeklinde olacağı için ona yumurtanın çok minik bir tohum olduğu söylenebilir. Anne ve babalara gelen diğer sorularla devam edelim. Ne kadar önlemeye çalışırsak çalışalım çocuklar tv de öpüşme sahnelerini muhakkak görürler. Sorumuz “ben de böyle öpüşebilir miyim ?” olsun. Yanıtımız şu şekilde olmalı : “ Çocuklar büyükler gibi böyle şeyler yapamazlar. Bunun için büyümeniz gerekir.Büyüdüğünde bir erkeği ya da kadını sevebilirsin ve onunla öpüşebilirsin. “Tabi 6 yaşlarında çocuklardan çok daha tehlikeli sorular gelme ihtimali her zaman vardır.”Seks nedir ? Nasıl yapılır?” gibi... Böyle bir soru geldiğinde detaylara girmemek gerekir.”Anne ve baba birbirlerini sevdikleri için sarılmak, dokunmak ve öpüşmek isterler. Buna seks denir ve sadece büyüklerin yapabileceği bir şeydir. Sevgili anne babalar , terlemeye devam edersek, çocuklar size sorular yönelttiklerinde ayıp kavramından bahsetmeseniz iyi olur. Çünkü onlar için ayıp yoktur. Sadece merak ettiklerini öğrenmek istemektedirler. Çocuk 2-3 yaşından itibaren bu soruları sormaya başlayacaktır. Eğer cinsellikle ilgili sorular henüz başlamadıysa, tavırlarınızı gözden geçirin. Çocuğunuz size bu konuda soru sordu ancak yanıt alamadıysa ya da ayıp karşılandıysa soru sormaktan kaçınmış olabilirler. Çocuğunuzun etrafındaki büyük abla ve abilerle diyaloglarına ve izlediği yayınlara dikkat edin. Çocuklar bir şekilde yanıtlarını aldıkları için size sormuyor olabilirler. Çocuk soruyu kime sorduysa cevabı o vermelidir. Hangi yaşta bu soruları sorduğu önemlidir. Verdiğiniz yanıtlar çoçuğunuz için açıklayıcı olmalı, kafa karıştırmamalıdır. Eğer kendinizi hazır hissetmiyorsanız ondan biraz zaman isteyip daha sonra yanıt vereceğinizi söyleyebilirsiniz. Evet sevgili anne babalar cinsel eğitim önemlidir, bu konuda doğru eğitim alan çocuk kendiyle barışık, insanlara karşı saygılı olur. İkili ilişkilerinde daha az problem yaşarlar. Çocuğun 4 yaşından sonra mahremiyet duygusunu öğrenmesi gerekir . Kendi vücudunu saklaması gerektiğini ona anlatırken siz de karşısında çıplak görünmemeye gayret etmelisiniz . Bugünlük de bu kadar . Tekrar görüşmek üzere. Hoşçakalın

ÇOCUKLARDA MERAK, SOYUT KAVRAMLAR , ÖLÜM VE TANRI

Çocuklarda soyut düşünme, felsefik yaklaşımlar gösterme 12 yaşından önce mümkün olmuyor . Piaget nin “soyut işlemler dönemi” olarak adlandırdığı 12 yaşından sonraki dönemde çocuk soyut kavramları anlayıp onlardan anlamlar çıkarmaya başlıyorlar. Ancak sıkıntı şurada ki , soyut kavramlarla ilgili soruları bu dönemden çok daha önce 4-5 yaşlarında başlıyor. Çocuklara göre Tanrı ,gökyüzünde oturan uzun, beyaz sakallı masalsı bir dededir. Küçük yaştaki çocuklara dini eğitim vermek adına cezalardan, kurallardan bahsetmek onun hayallerindeki pozitif algıyı olumsuz olarak etkileyebilir. Aslına bakarsanız her ailenin dini yaşayışı farklı olduğu için çocuğun Allah'ı algılaması da farklı olur. Ülkemizde genellikle büyük anne ve büyük babaların dini şekil olarak yaşayışları yoğun olduğu için , nine ve dedelerin çocukta dini kavramların oluşmasında rolleri büyüktür. Ailenin dini inanışı ve yaşayışı nasıl olursa olsun, baskı yaratıcı ve korkutucu bir dini eğitim ve ortam çocuklar için kesinlikle önerilmez.Dini eğitim için , soyut düşünceler evresini beklememiz gerekir.Çocuğun merakını ve sorularını ise,onun zihnindeki imajı olumsuz etkilemeyecek basitlikte ve açıklıkta yanıtlamak doğru olacaktır.Çocuk küçük yaşta Allah'ı gökyüzünde oturan bir dede olarak düşünüyorsa,bırakın öyle düşünmeye devam etsin. Bir süreliğine... Evet sevgili anne babalar her ne kadar can sıkıcı olsa da anne babaları terleten bir diğer konu da çocukların ölümle ilgili sorularıdır.Hele ki çevrelerinde ya da yakınlarında ölüm olayını yaşayan çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği önemli bir sorudur. Ailede bir ölüm olayı yaşandığında ,anne ve baba çocuğun yaşına uygun bir şekilde cevap vermelidir . Ölümü aşırı dramatize ederek yaşamak çok doğru olmayacaktır. Eğer istiyorsa çocuk cenaze törenine katılabilir. Çocuklar her yaşta ölümü farklı anlarlar.Çocuğun ergenlik çağına kadar ölümü bir erişkin gibi kavramasını beklememek gerekir. 2 yaşından önce çocuk ölümün ne demek olduğunu anlayamaz.5 yaşından küçük çocuklar da ölen kişinin bir daha geri dönmeyeceğini anlayabilir ancak yaşamsal işlevlerin durduğunu kavrayamazlar. Bunu ancak zamanla kavrayabilirler. Çocuğa ölen kişinin öldüğü yani gerçek söylenmelidir. Ölmek ne demek diye soruyorsa ölüm artık nefes alamamak hareket edememektir . Onu ben de çok özleyeceğim ama artık onu göremeyiz çünkü o öldü. diye açıklama yapılabilir. Çoğu çocuk ölüm haberini ilk duyduğunda ağlamaz.Hatta uzunca bir süre hiçbir şey olmamış gibi davranabilir. Bu son derece doğaldır. Güçlü duygular çok sonradan, örneğin bir film izlerken ortaya çıkabilir. Çocuk bir anda hıçkırıklara boğularak bastırdığı duygularını çıkarabilir. İçe kapanık, hassas çocuklar ölümden daha çok etkilenirler. Ölen kişi hakkında çocukla konuşup güzel günleri anabilirsiniz.Ancak bu konuşmalar çok dramatik olmamalıdır . Bu şekilde onu geri getiremeyiz ama hep hatırlayabiliriz mesajı verilmelidir. Yetişkinler çocuklara ölümle ilgili doğrudan bilgi vermeye çekinirler. Gerçeği kabullenemeyeceğini sanırlar,oysa ki onlara gerçeği anlatmak gerekir. Bu açıklamayı ebeveynin birlikte yapması doğru olur. İlkokul çağından itibaren çocuk istiyorsa sevdiklerinin mezarını ziyaret etmesi sağlanabilir. Ölüm olayından hemen sonra çocuğun ortamdan uzaklaştırılmaya çalışılması doğru değildir. Çocuk uzağa gönderilmektense evde yas tutan yakınlarıyla birlikte olmalıdır . Anne ve baba derinden bir yas içindeyse çocukla ilgilenmesi için akraba ya da arkadaşlardan yardım istenebilir ama kendi evinde olsun. Bir daha ki sefere görüşmek üzere uzun ve sağlıklı yaşamlar dilerim .

OKULA UYUM

Yaşamın içinde deneyimlediğimiz her yenilik hepimiz için heyecan vericidir ama bir de çocuksanız ve hayatta pek çok şeyi yeni öğreniyorsanız, yeni bir ortama alışmak sizin için çok daha kaygı verici olabilir. Yapılan istatiksel çalışmalara göre ülke izde okula yeni başlayan her 5 çocuğun birinde okula uyum sorunu yaşamaktadır . Çocuk okulun ilk günlerinde huzursuz oluyorsa , okula gitmek istemeyip bu konuda inat ediyorsa , okula karşı isteksizse,ağlıyorsa ve size yapışıyorsa okula uyum problemi yaşıyor demektir. Bunu yaşamasının sebebi ise “kaygı”dır. Her çocukta bu durumun görülmemesi her çocuğun ve ailenin yapısının farklı olmasından kaynaklanır. Kaygı düzeyi yüksek çocuklar bu sorunu daha çok yaşarlar. Hele ki anne ve baba koruyucu ise , çocuğun güven duygusunu sarsmamak adına abartılı bir şekilde her durumda çocuğun arkasında ve yanında yer almış ise , çocukcağız kendini yabancı bir ortamda tamamen güvensiz hissedebilir. Çocuğunuz bunu yaşıyorsa elbette ki üzülürsünüz , bunun neden sizin başınıza geldiğini sorgularsınız. Ama bu bir eksiklik, farklılık ya da anormallik değildir. Her çocuğun bunu yaşama olasılığı vardır. Bir de okulun ilk günlerinde sorun yaşamayıp , bir kaç gün sonda uyum problemi yaşamaya başlayan çocuklar vardır. Bu sıkça görülen bir durumdur. Genellikle sessiz yapıda hassas ve kırılgan çocuklar okulda geçen sürede , ailelerinden ayrı kalarak yaşadıkları özlem ve kayıpla baş etmekte zorlanabilirler. Dışa dönük, rahat bir kişilik yapısına sahip çocuklar ise hiç problem yaşamadan okula alışabilirler . Çocuğunuz okula başladı ve ağlıyor , alışmakta zorluk çekiyorsa sizin tavırlarınız çok daha önem kazanacaktır.Çocuğu ikna etmeye ve sınıfa sokmaya çalışan öğretmenlere çalışmaları için rahat bir ortam sağlamasınız. Yıllarca okullarda psikolojik danışman olarak çalışmış bir rehber öğretmen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki , ailelerin tavrı uyum sürecinin uzun ya da kısa olmasında kesin belirleyicidir. Anne babanın okul ortamında bulunması alışmasını kolaylaştırmaz, aksine zorlaştırır. Çocuğun yanında öğretmen ve rehber öğretmene çocukla nasıl konuşulması gerektiğini anlatan, çocuğun yanından ayrılmamakta ısrar eden , ısrarla çocuğun ağlamayı bırakıp kendisine bay bay diyerek uğurlamasını bekleyen anne babalar olduğu zaman eğitimcinin çocuğu sınıf ortamına adapte etme çalışmaları sonuçsuz kalacaktır. Bunun için öncelikle siz öğretmenlere güvenin ki , onlar da güvenmeyi öğrenebilsinler. Ayrıca sizin öğretmenlere olan bakış açınızın çocuğun güm okul hayatı boyunca okul ve öğretmenine karşı olan bakış açısını etkileyeceğini de unutmamanız gerekir. Bu nedenle siz kararlı olun, sakin ve net cümlelerle okulda bulunması gerektiğini söyleyin. Çocuk yaşadığı kaygıdan dolayı psikosomatik birtakım rahatsızlıklar yaşayabilir. Karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi.. .emin olun ki bu rahatsızlıkları gerçektir. Onu anlayışla karşılayın ancak rahatsızlığı çok ciddi boyutlarda değilse , sakın ola evde kalmasına müsaade etmeyin . O zaman uyum sürecini yarı yarıya uzatmış olursunuz. Her devamsızlık sonrası henüz uyum sürecinde olan çocuk için sil baştan başlamak demektir. Uyum sürecinde her sabah sizin için ve çocuğunuz için bir işkence haline dönüşebilir. Yine yapmanız gereken sabır ve hoşgörüyle bir an önce hazırlanıp evden çıkmanızdır . Çocuğa kendini nasıl hissettiğini sorup ,okulda ne gibi sorunlar yaşadığını irdelemeye çalışırsanız işin içinden çıkamazsınız. Şikayetlerini sıralamak için ortam bulan ve evde kalma şansı yakaladığını düşünen çocuk asla ikna olmayacaktır. Eğer ki çocuğun okulda yaşadığı belirgin bir problemi fark ettiyseniz bunu öğretmenine söyleyin ki, öğretmen bu bilgi ışığında çocukla ilgilenebilsin . İlk günlerde yaşanan okula uyum problemiyle , okul fobisi birbirlerinden farklı şeylerdir. Okul fobisi genellikle süreklilik gösterir ve profesyonel yardım gerektirir.Ancak okulun ilk günlerinde başlayan uyum problemi bir süre sonra tamamen sona erer. Okul açılalı 1-1,5 ay olmasına rağmen sıkıntılarınız devam ediyorsa, bu konuda profesyonel yardım almakta da gecikmeyin .

17 Ağustos 2018 Cuma

Kurban Bayramı Çocuklara Nasıl Anlatılmalı?

Çok özeldir, çok güzeldir bayramlar.Hepimizin çocukluk anılarında yer alan,her çocuğun özlemle beklediği ve coşkuyla karşıladığı güzelliktedir.Hepimizin bildiği gibi milli ve dini bayramlarımızı farklı coşkularla kutlarız ülkemizde... Bir islam ülkesinde yaşıyoruz ve senede iki kere dini bayram kutluyoruz . Hepimiz de hemfikiriz ki bayramlarımız kültürümüzün o sımsıcak, sevgi dolu ve paylaşımcı vazgeçilmez özel zamanlarıdır . Kurban bayramı da sosyalleşme ve yardımlaşma bağlarını kuvvetlendiren bir bayramdır . Ancak kurban kesimi nedeniyle çocuklarımızın olumsuz olarak etkilenmemesi için bazı hassasiyetler göstermemiz gerekir . Çocuklarda din , ölüm , Allah gibi kavramların 7 yaşından önce kavranması beklenmemelidir. Bu nedenle dini eğitimleri ve soyut kavramlarla ilgili bilgileri özellikle okul öncesi dönemdeyse çocuğumuza somutlaştırarak vermeliyiz. 9 yaşından önce çocuğumuza kurban kesiminin detaylarını anlatmak, dini açıdan gerekliliğinden bahsetmek onun için kafa karıştırıcı ve anlaşılmaz olacaktır. Kurban kesimine çocukların kesinlikle şahit ılmaması gerekir. Bu durum çocuklarda duygusal çöküntüye ve travmaya sebep olabilir. Gerçi bu konuda gerçek travmatik kuşak bizleriz.Günümüzde kurban kesimiyle ilgili önlemler çok güzel alınıyor,çocuklarımızın tanık olmayacakları şekilde özel alanlarda kesim yapılıyor. Çocuklara kurban bayramının sosyal boyutunu anlatmak gerekir. Hz.İbrahim’in kıssasının detaylı bir şekilde 9 yaşından küçük çocuklara anlatılmasının doğru olmadığı kanaatindeyim . Çocuk merak ediyorsa ve ısrar ediyorsa belki şöyle bir açıklama yapılabilir:”Çok çok eskiden Hz.İbrahim isminde bir peygamber varmış. Allah onu o kadar çok seviyormuş ki ona kurban bayramını hediye etmiş. Biz de her sene kurban bayramını kutlar,et alacak parası olmayan ailelere kurban eti vererek,sağlıklı bir gıda hediye etmiş oluruz.”Çocuk sormuyorsa kurban kesimiyle ilgili detay vermemek doğrudur. Bayramların büyüklerin ziyaret edildiği, yardımlaşmaların yapıldığı, birlikte yemeklerin yendiği coşkulu bir zaman dilimi olduğunu anlatın. Her çocuğun hayallerindeki ve anılarındaki gibi yepyeni elbise ve ayakkabıların alındığı, harçlıklarla ve şekerlemelerle heyecan dolu sevinçlerin yaşandığı bayramları onlara anlatın. 8 yaşından sonra soyut düşünmeye doğru yol alacağı için isterse kurban kesiminin detaylarıyla ilgili bilgi verilebilir ama kurbanın kesim anını görmemelidir.Ergenlik döneminde bilinçlilik düzeyi çok arttığı için görmesinde sakınca yoktur ancak duygusal gençler için bunu tavsiye etmiyoruz. İyi bayramlar.

9 Ağustos 2018 Perşembe

ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE KORKULAR

Çocukluk döneminde korkuların görülmesi son derece doğaldır. Şiddetli ve süreklilik gösteren korkular ise ciddiye alınmalıdır.Çocuğun süregelen bir şekilde objelerin tümünden korkması, bu korkunun oldukça şiddetli olması, aşırı güvensizlik ve yetersizlik tepkileri göstermesi profesyonel yardım almasını gerektirebilir. Yaş Dönemlerine Göre Korkular: Bebeklik döneminde korku yaratan uyarıcılar arasında ses en başta gelir.Bazı bebeklerde yabancı ve tanımadığı insanlara karşı görülen korku tepkisi çok yaygındır.Gürültülü sese karşı irkilme bebeklerde 1,5 – 2 yaşına kadar devam eder. 2-3 yaşlarında ise yalnız yatma, sifon sesi, elektrik süpürgesi sesi gibi uyaranlara korkarak cevap verebilir Çocukların çevrelerindeki olaylara duyarlılığı ve farkındalığı arttıkça korkuları da değişir.3-4 yaşlarında artık hırsız korkusu, karanlık korkusu, öcü korkusu, hayalet korkusu görülmeye başlanır. 4-5 yaşından sonra korkularda azalma beklenir.5 yaşında artık çocuk daha somut şeylerden korkmaya başlar. Düşmekten, bir yerlerinin kanamasından ve yaralanmaktan korkarlar.Anne ve baba aşırı koruyucu ise çocuğun bu korkusu daha yoğun görülür ve güvensiz bir kişilik sergilemesine sebep olur. Tam korkuların azalmaya başladığı düşünülürken, yani 6’lı yaşlarda çocukların korkularında yeni bir artış görülür. Odasında tek başına yatmaya alışmış olan çocuk, tekrar annesinin yanında uyumasını isteyebilir, gecenin ilerleyen saatlerinde anne ve babasının odasına gidebilir. Bu yaşlarda korkular artış ve değişkenlik gösterir.Çünkü çocuğun sosyal yaşantısı başlamış, çevresindeki olaylara karşı duyarlılığı da artmıştır. Arkadaşlarından, öğretmenlerinden ve çevresindeki diğer bireylerden gördükleri korkularını şekillendirir. Anne ve babayı kaybetme korkusu en çok bu yaşlarda görülür. Çocuğun ölüm kavramını da kavramaya başladığı 6’lı , 7’li yaşlar sevdiklerini kaybetmek korkusunun da yoğun bir şekilde görülmeye başladığı yaşlar olur. Aynı şekilde arkadaşlarından duyduğu hayalet, cadı hikayeleri ve izlediği korku içerikli yayınlar da çocuğun korkularını şekillendirir. 9 yaşlarında çocuklar daha gerçekçi korkular yaşamaya başlarlar.Kişisel endişeler ve okulda başarısız olma gibi...Yükseklik, yangın ve deprem korkusu da bu yaşlarda sık görülür. Çocuklarda Korkuların Sebepleri Neler Olabilir, Korkular Neden Oluşur? Çocuklarda korkunun en önemli nedeni korkutulmaktır. Çevrelerindeki kişiler ki bunlar genellikle arkadaşlar bazen de diğer aile bireyleri olabilir, onlara çevrelerindeki durumlar hakkında korkutucu bilgi verebilmektedir.Bu davranış çoğu zaman çocukta davranış değişikliği oluşturma, bazen de eğlenme amaçlı yapılmaktadır. Çocukların yaşadıkları olumsuz deneyimlerde, günlük yaşantılarında korkmalarına sebep olabilir. Düşerek yaralanma, havuzda ya de denizde hatta banyo yaparken su yutma, köpek tarafından kovalanma,kedi tarafından tırmalanma gibi... Çocuklar küçük yaşlarda pek çok şeyden nasıl korunacaklarını bilmezler. Bunun için ebeveynlerinin ve diğer büyüklerinin yardımına ihtiyaç duyarlar.Bu nedenle özellikle ebeveynlerin yaklaşımı önemlidir. Korkuyu eğitimde bir araç olarak kullanmak anne ve babaların en sık yaptıkları hataların başında gelir.Çocuğun olumsuz davranışını değiştirmek ya da istenilen davranışı sağlamak için çocuğu korkutma yolunu seçebilir.Buna bir bakıma, tehditle korkutarak amacına ulaşmaya çalışır da diyebiliriz.Nasıl mı?Mesela, çocuk uslu durmadığında “seni doktora götürürüm, iğne yaptırırım “ gibi... Çocuklarda korkuların oluşmasının önemli bir sebebi de, onların taklit yoluyla yaşamı öğrenmeleridir.Anne be babaların korkularının çocuğa geçmesi bu nedenle son derece doğaldır.Hayvan korkusu, yükseklik korkusu, karanlık korkusu gibi pek çok korku çocukta bu şekilde oluşabilmektedir. Bazen de çocuk çevresindeki kişileri kontrol etmek ve onların ilgisini çekmek için de korkularından vazgeçmek istemeyebilir.Korkuları anne ve babayı etkilemek için etkili bir yol olarak görür. Bu nedenle çocuğun yaşadığı korkunun neden kaynaklandığı ve anne babalık rollerimizi nasıl yerine getirdiğimizle ilgili farkındalığımızın yüksek olması gerekir. Mükemmelliyyetçi anne ve babaların çocuklarında korkular daha çok görülmektedir. Aşırı titizlik, aşırı beklentiler ve istenilen sonuca ulaşmak içinebeveynin gösterdiği eleştir, azarlanma vb. davranışlar çocukta pek çok korkunun gelişmesine sebep olabilir. Polisle , öğretmenle korkutmakta çocuğun otoriteye karşı direnç ve korku geliştirmesine sebep olabilmektedir.

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Lgs yerleşim

Okullar açıldıktan sonra alınan kararlarla değiştirilen sistem .Kafası karışmış gençler ve aileler ...Liselere giriş sistemi fiyaskoyla sonuçlandı.Yerel yerleştirmelerde her şey birbirine girdi. Kayıt alanında görülüp tercih edilen okullar biranda yerleştirmelerde kayıt alanı doşında oluverdi. Ortaöğretim başarı puanı hiç oldu.Gençler hayal kırıklığı ve üzüntü içinde ...Bugün ikinci yerleştirmeler başlayacak . İlk önce yerleştirilemeyenler tekrar tercih yapamayacaklar deniyordu şimdi yapabilirler deniyor...Her neyse Milli Eğitim Bakanımız olaya el koydu . Sorumlular cezalandırıldı.Yerleştirme kriterleri değişti . Okulda başarılı olup da ”ödülümüz bu mu olacaktı” diyen açıkta kalan öğrencilere yapılan haksızlık bu kez düzeltilecek gibi .Haydi bakalım,hayırlısı..

Ev Ödevleri