SÖYLE GİTSİN
Bir gece okuduğum ebeveynlik üzerine yazılmış yüzlerce kitaptan birini daha okuduktan sonra kendimi biraz suçlu hissettim, çünkü kitap benim kullanmayı aklıma bile getirmediğim birtakım stratejilerden söz ediyordu. Temel strateji çocuğunuzla konuşmanız ve ona iki kelimeden oluşan sihirli kelimeyi söylemenizdi:”Seni seviyorum.” Kitapta, çocukların koşulsuz şartsız sizin onları sevdiğinizden emin olmak istedikleri vurgulanıyordu.
Yukarı kata oğlumun yatak odasına çıktım, kapısını çaldım. İçerden müzik sesi geliyordu. Kapıyı açtım. Oğlum oturmuş müzik dinliyordu. İlgisini çekebilmek için epeyce bir gayret sarf ettikten sonra “ Oğlum, bir saniyen var mı?” diye sordum.
“ Evet baba, sana bir saniye ayırabilirim” yanıtını verdi. Oturduk, on beş dakika kadar konuştuktan sonra yüzüne baktım ve ona “ Müzikle ilgilenmen çok hoşuma gidiyor.” dedim.
“ Sağol baba, teşekkür ederim.” diye yanıt verdi.
“Sonra görüşürüz” dedim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken söylemem gereken şeyi söylemediğim hissine kapıldım. Geri dönüp o iki sihirli kelimeyi söylemem gerektiğini düşündüm.
Merdivenleri gerisin geri çıktım. Kapıyı çaldım ve açtım. “ Biraz daha konuşabilir miyiz oğlum?”
“ Tabi ki baba. Konuşalım.”
“ Oğlum buraya sana bir şey söylemeye gelmiştim, ama araya başka laflar karıştı. Sana esas söylemek istediğim şey başkaydı. Hatırlıyor musun araba kullanmayı öğrenmeye başladığında başıma bir sürü sorun açmıştın. Bütün kavgalarımızdan sonra iki kelime yazmış ve yastığının altına koymuştum. Bir baba olarak üstüme düşeni yapmış olmanın ve sevgimi ifade etmenin rahatlığını duymuştum. “ Oğlumun yüzüne baktım ve “Seni sevdiğimizi bilmeni istiyorum.” dedim.
Başını kaldırdı yüzüme baktı, “ Teşekkürler baba . Sen ve annem mi?” diye sordu.
“ Evet, sanırım ikimizde bunu yeteri kadar ifade etmiyoruz.” dedim.
“Teşekkürler. Böyle olduğunu biliyorum . “ dedi.
Döndüm ve odadan çıktım. Aşağıya inerken düşünmeye başladım. “İnanamıyorum. İki kere odasına gittim. Söylemem gereken cümle yerine başka şeyler söyleyip çıktım.”
O anda tekrar geri dönüp odasına gitmeye ve oğluma hissettiklerimi söylemeye karar verdim. Bunu benim ağzımdan duyması lazımdı. İki metre boyunda kocaman bir çocuk olması beni ilgilendirmiyordu. Geri döndüm, kapıyı çaldım. “ Evet baba, girebilirsin” diye seslendi.
“ Ben olduğumu nereden anladın?”
“ Ben seni babam olduğun günden beri tanıyorum babacığım. İçeri gir. Sanırım bana söylemek istediğin şeyi söyleyemedin. “
“ Oğlum, sen benim için çok değerlisin. Seni seviyorum. Bu iki kelimeyi neden daha sık söylemediğimi de bilmiyorum.”
Gözleri aydınlandı.” Baba beni sevdiğini biliyorum. Ama bunu senden duymak çok güzel. Kendimi ne kadar iyi hissettiğimi tahmin edemezsin. Ben de seni seviyorum.”
Kalkıp yürüdüm. Arkamdan seslendi, dönüp baktım.
“ Bir seminere falan mı katıldın baba?”
Bütün 18’indekiler gibi numarayı anlamıştı. “ Hayır. Sadece bir kitap okudum.”
“ Bence çok iyi yapmışsın. Teşekkürler .”
Sanırım o gece sevgi uğruna risk almanın ve paylaşmanın değerini bir kez daha anladım...
Bu güne kadar çocuklarına bir kez bile “ seni seviyorum “ dememiş olanlar...
Bu yazı size tuhaf mı geldi? Komik mi? Hiç yapamayacağınız bir şey mi?
Çocuklarınıza “ seni seviyorum “ deyin. Onların hayatlarında neleri onardığınızı tahmin bile edemezsiniz. Söyleyin.. Ne kaybedersiniz ?
“ Sevgiyle kalın...”
Anne babalara yönelik çocuk ve ergenlerle doğru iletişim yolları, faydalı bilgi ve öneriler içeren bir blog
9 Nisan 2013 Salı
1 Nisan 2013 Pazartesi
Ağır Öğrenen Çocukların Özellikleri
Çok geç ve güç öğrenir.
Soyut şeyleri çok zorlukla öğrenebilir.
Genelleme yapamaz.
Bilgilerini transfer edemez.
Dikkati dağınık ve dikkat süresi kısadır.
Çok kolay yorulur.
Yakın şeyler ve gelecekle ilgilenir.
Tepkileri ve algıları basittir.
Öğrendiklerini çabuk unutur.
Basit sözcükler ve kısa cümlelerle konuşur.
İlgileri daldan dala sıçrar.
Oyunları kendilerinden küçüklerle oynar.
Her işte başkalarına bağlı olmayı ve uymayı tercih eder.
Arkadaşlık kurmada zorluk çeker ve kursa da dostluk süresi kısadır.
Kendine güveni azdır.
Kendini grupta kabul ettirebilecek sosyal becerileri yok denecek kadar azdır.
Oyun ve toplum kurallarına uymakta zorluk çeker. Bazen hiç uymaz.
Sosyal etkinliklere çok az katılır.
Ağır Öğrenen Çocuklarla Çalışma Yöntemleri
Öğrenci mümkün olduğu kadar ön sıralarda ve öğretmene yakın oturmalı, tahtaya yüzü dönük olmalı.Öğrenciye derslerde sık sık soru sorularak derse ilgisi çekilmeli.
Öğrenciye sınıf içinde sorumluluk isteyen bir iş verilmeli ve sonuç izlenmeli .Sonuç, sınıfa bildirilmeli, öğrenci sınıf huzurunda ödüllendirilerek kendine karşı güveni yükseltilmeli.Derslerde bireysel özelliği dikkate alınarak arada yaptığı bazı başarısızlıklar hoş görülmeli, kesinlikle cezalandırma yoluna gidilmemeli.Çeşitli ders dışı etkinliklere öğrencinin kapasitesi oranında katılımı sağlanmalı. Öğrencinin başarısızlık gösterdiği derslerde, uygun fırsatlar yaratılarak bireysel öğretim yapılmalı; görsel- işitsel ders araçlarından yararlanılmalı.Uygun fırsatlarla bireysel olarak çalışmalara katılma alışkanlığı kazandırılan bu öğrencilerin, yavaş yavaş grup çalışmalarına da katılması sağlanmalıdır. Böyle öğrencilerin arkadaşları tarafından sevilen bir grup üyesi olması ilk amaç olmalıdır.Öğretmen -veli ilişkilerinde durumu yermekten çok, ortak olarak yapılabilecekler üzerinde durmalıdır.Bu gibi öğrencilerin velileri ile ilişki kurularak, yukarıdaki esaslar çerçevesinde velinin tutumu düzenlenmeli ve velinin öğrenciden çok yüksek beklentilerinin önüne geçilmelidir.
30 Mart 2013 Cumartesi
ÇATIŞMA ÇÖZME BASAMAKLARI
1. Sorunun belirlenmesi ve ifade edilmesi Yaşanan problem ortaya konur. İhtiyaçlar belirlenir. Sorunu yaşayan kişilerin ne istedikleri önemlidir. Belirlenen ihtiyaç ve istekler kaydedilir.
2. Çözüm üretme. ( Ne yapabiliriz?) Bu basamakta, problemi yaşayanlar çözüm önerilerini söylerler. Söylenen önerilerin hiçbiri reddedilmeyerek kaydedilir.
3. Çözüm önerilerini değerlendirme? Yazılan çözüm önerileri tek tek değerlendirilir. Problemi yaşayan kişilerin ihtiyaç ve isteklerini karşılıyor mu, karşılamıyor mu ona bakılır.
4. Karar verme Her iki taraf için de uygun olan çözüm önerisine birlikte karar verilir. Seçilen kararın problemi yaşayan kişiler tarafından kabul edilmesi ve kararın ortak olması şarttır. Yani demokratik bir seçim olmalıdır. Alınan karar kaydedilir.
5. Kararın nasıl uygulanacağını belirleme . Bu kararın uygulanması için nelere ihtiyacımız var, kim neler yapacak, ne kadar süreyle uygulanacak? vb. gibi konular paylaşılır.
6. Değerlendirme . Bir süre beklenir, süre sonunda değerlendirme yapılır.
Uygulanan karar herkesin ihtiyacına karşılık verdi mi? güçlükler yaşandı mı ? Hangi noktada yaşandı? Sonuçtan memnun kalınmadıysa tekrar ikinci aşamaya geçilir.
1. Sorunun belirlenmesi ve ifade edilmesi Yaşanan problem ortaya konur. İhtiyaçlar belirlenir. Sorunu yaşayan kişilerin ne istedikleri önemlidir. Belirlenen ihtiyaç ve istekler kaydedilir.
2. Çözüm üretme. ( Ne yapabiliriz?) Bu basamakta, problemi yaşayanlar çözüm önerilerini söylerler. Söylenen önerilerin hiçbiri reddedilmeyerek kaydedilir.
3. Çözüm önerilerini değerlendirme? Yazılan çözüm önerileri tek tek değerlendirilir. Problemi yaşayan kişilerin ihtiyaç ve isteklerini karşılıyor mu, karşılamıyor mu ona bakılır.
4. Karar verme Her iki taraf için de uygun olan çözüm önerisine birlikte karar verilir. Seçilen kararın problemi yaşayan kişiler tarafından kabul edilmesi ve kararın ortak olması şarttır. Yani demokratik bir seçim olmalıdır. Alınan karar kaydedilir.
5. Kararın nasıl uygulanacağını belirleme . Bu kararın uygulanması için nelere ihtiyacımız var, kim neler yapacak, ne kadar süreyle uygulanacak? vb. gibi konular paylaşılır.
6. Değerlendirme . Bir süre beklenir, süre sonunda değerlendirme yapılır.
Uygulanan karar herkesin ihtiyacına karşılık verdi mi? güçlükler yaşandı mı ? Hangi noktada yaşandı? Sonuçtan memnun kalınmadıysa tekrar ikinci aşamaya geçilir.
26 Mart 2013 Salı
EN İYİSİ OLMAK
Her şeyin en iyisini olmaya çalışın.
Tepenin üzerinde bir çam olamazsanız,
Vadide bir çalı olunuz.
Fakat!
Dere kenarında en güzel ufacık bir çalı;
ağaç olamazsanız bir çalı olunuz.
Çalı olamazsanız ,bir demet ot olunuz
ve yolları süsleyiniz.
Selvi olamazsanız , bir saz olunuz,
Lakin göl kenarının en güzel sazı.
Yol olamazsan bir patika ol.
Güneş olamazsan bir yıldız ol.
Başarınız yada başarısızlığınız ,
işin büyüklüğüne göre değildir.
Yaptığın işte en iyisi olmaya çalış.
Hepimiz kaptan olamayız .
Tayfaya da ihtiyacımız var.
Bu dünyada hepimize düşen iş bulunur,
İşin büyüğü olur, küçüğü olur.
ve yapabildiğinizin en iyisini yapmaktır... Douglas Malloc
25 Mart 2013 Pazartesi
22 Mart 2013 Cuma
AİLEDE İLETİŞİM
Sağlıklı
iletişimin temelinde çok açılı düşünme biçimi yatar. Kendini anlatma çabasından
önce başkalarını anlama çabaları ön planda gelmelidir. Buna empatik yaklaşım
denir.
Empati;
karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak, onun gözüyle olaylara
bakabilmektir. “Öğretmenime kızdım” der, çocuk “aaaa hiç öğretmene kızılır mı?”
deriz. Burada empati yoktur. Empatide hak verip vermemek önemli değil, önemli
olan karşımızdakini anlamaktır.
Empatide
saygı vardır. Senin bakış açına saygı duyuyorum, seni anlıyorum mesajı verilir.
Karşımızdakini anlamak için de dinlemek önemlidir. Etkin dinlemede iletiyi alan
önce gönderenin duygularını, iletinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışır.
Sonra bunun doğruluğunu sınamak için kendi sözcükleriyle gönderene iletir. Bu
iletide değerlendirme, öneri, görüş bildirme, soru sorma yoktur.
Etkin
dinleme insanlar arasında sıcak ilişkiler geliştirir. Duyulduğunu,
anlaşıldığını hissetmek hoş bir duygudur.
Etkin
dinleme çocuğun sorunlarını çözmeyi kolaylaştırır. İnsanlar sorunları hakkında
konuştuklarında çözümü daha kolay bulabilirler.
Çocukla
iletişimin etkili yollarından biri de “ben” dili kullanmaktır. Ana-baba çocuğun
davranışını kabul etmediği zaman, o davranış nedeniyle ne hissettiğini çocuğa
söylerse ileti, sen iletisinden ben iletisine dönüşür.
Sorun
yaratan davranış nedir?
Bu
davranış bizi nasıl etkiledi?
Bu
etkinin bizde yarattığı duygu nedir?
Bu
üç bilgiyi içeren mesaja “ben” mesajı denir.
Örneğin:
Terbiyesiz,
bana nasıl bağırırsın, utanmıyor musun? (“Sen” dili mesajı)
Benimle
böyle konuşman çok ağırıma gidiyor. Kırılıyorum, güceniyorum (“Ben” dili
mesajı)
“Ben”
dili mesajını kullanmak daha etkili olur.
Etkili
iletişimin bir yolu da “kaybeden yok” yöntemidir. Tarafların istekleri
çatıştığı zaman her iki tarafı da memnun edecek orta bir yol bulmak demektir.
Çocuğunu
ayrı ve farklı bir kişilik olarak gören bir ana-baba onun davranışlarının
çoğunu kabullenir. Onun çocuğu için düşündüğü bir kalıp yoktur.
Böyle
bir ana-baba çocuğunun biricikliğini kabul eder. Olabileceğin en iyisi olmasına
izin verir, onu destekler.
Ana-babalara
şunu hatırlatmak gerekir: “Çocuğunuza bir yaşam verilmesi için aracı
oldunuz. Şimdi de çocuğunuzun ona sahip olmasına izin veriniz. Bu yaşamda ne
yapacağına kendi karar versin”.
16 Mart 2013 Cumartesi
PULSUZ DİLEKÇE
Sevgili Anneciğim, Babacığım,
Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek
isterdim:
Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı
bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.
Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda,
arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman
koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi
öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim yapayım. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?
Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi
alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim
sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan
edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca size olan
güvenim azalıyor.
Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni
sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem.
Ancak hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı
görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.
Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken
ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize
saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve
kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. " Ben senin yaşında iken... "
diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.
Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı
bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya
çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.
Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin.
Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim
Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır.
Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere
zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi
belli edin. Beni destekleyin: Hiç değilse çabalarımı övün. Beni başkalarıyla
kıyaslamayın; umutsuzluğa kapılırım.
Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye
kalkmayın, bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin.
Beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam
bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim. Ama beni
aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de
sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.
Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz
size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni daha çok yakınlaştırır. Aslında ben
sizleri olduğunuzdan daha iyi ve daha değerli görüyorum. Bana kendinizi
yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm
büyük olur.
Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana
verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum.
Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim;
yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.
Benden " ÖRNEK ÇOCUK " olmamı istemezseniz, ben de
sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız
bana yeter.
Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden
başka kimsenin çocuğu olmak
istemezdim.
Sevgiler,
Çocuğunuz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Çocuklarda soyut düşünme, felsefik yaklaşımlar gösterme 12 yaşından önce mümkün olmuyor . Piaget nin “soyut işlemler dönemi” olarak adlandır...
-
İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lif...
-
Merhaba sevgili anne babalar. Bugünkü konumuz ev ödevleri ... Ev ödevi , çocuğun okul saatleri dışında evinde yapması için öğretmenleri tar...
Bu Blogda Ara |